Ekim Kılıç

Çeviren: Arif Koşar

2016 Başkanlık seçimleri ABD işçi ve halk hareketi için bir dönüm noktası oldu. O günden bu yana Trump hükümeti tarafından yapılan provokatif açıklamalar ve alınan kararlar milyonlarca emekçinin hayatını tehdit ediyor. Ancak mevcut ABD hükümetinin eylemleri, önceki hükümetlerden ve bu hükümetlerin ABD sermayesinin ihtiyaçlarını karşılayan ekonomik uygulamalarından bağımsız değil. Bugün, uzun zamandır devam eden neoliberal politikalar ve 2008 krizinin sonucu olarak güvencesiz istihdam ve hayat koşulları, sosyal güvenlik ağının zayıflatılması ve işçilerin politik arenada sesini duyuramaması ABD işçi sınıfının güncel sorunlarının başında geliyor.

Bütün bu sorunların içinde ABD işçi sınıfı uzun zamandır görülmeyen bir canlanma sürecini de deneyimliyor. AFL-CIO[1] Başkanı Richard Trumka’nın CNN için yazdığı bir makaleye göre[2], “Havalimanları ve hastanelerden medya ve üniversite kampuslerine, işçiler son on yıllarda görmediğim ölçüde örgütleniyor. Çeyrek milyondan fazla Amerikalı geçen yıl sendikalara üye oldu[3], bu işçilerin dörtte üçü 35 yaşının altında. Sendikasız işçilerin yarısı, eğer olanakları olursa aynı şeyi yapacaklarını söylüyor[4] ve Gallup[5] sendikaların popülaritesini son 15 yılın en yüksek seviyesine çıkardı.[6]

Bir kenar notu olarak şu eklenebilir: sendikalar Emek Günü 2018’i[7] işçilerin mücadelesinin yükseldiği bir dönemde organize etti: ilkokul ve yüksek okul öğretmenlerinin eyalet çapındaki başarılı grevleri, sonrasında ülke genelinde sektördeki birçok oteli de etkileyen Şikago otel işçilerinin mücadeleleri, Birleşik Metal İşçileri Sendikasının (USW) metal patronları ile toplu pazarlık görüşmesi sürecinde grev kararı alması, cam temizlik işçilerinin mücadele ederek yüzde 27’lik bir ücret zammı kazanması, sendikal bürokrasiye karşı mücadele eden ve grev kararı alan 260 bin UPS posta işçisi, New York inşaat işçilerinin ve üniversite asistanlarının sendikalaşma mücadelesi. ABD emek güçleri böyle sıradışı bir atmosferde Emek Günü’nü kutladı. Öte yandan ABD emek hareketinin son iki yılda kablo, otomotiv, paketleme, silah ve tarım gibi ana sektörlerde ve hapishanelerde kötü çalışma koşullarına karşı sendikal örgütlenme ve ücret artışı için çok sayıda mücadeleyi kayda geçirdiği de not edilmeli.

İşçi hareketindeki son yükselişe rağmen, ABD işçilerinin güncel sorun ve talepleri geçmiş süreçlere dayanıyor. ABD emek hareketinin kısa bir muhasebesi günümüz işçi eylemlerinin özelliklerini ve önemini anlamlandırmada yardımcı olabilir. Çünkü emek hareketi üzerine egemen anlatı, uzun zamandır ABD emekçilerini işçi sınıfı olarak tanımlamaktan kaçınan liberal ve sosyal demokrat açıklamalardan geliyor. Onların açıklamaları her zaman eğitim düzeyi ve gelir kategorilerini neredeyse tek ölçüt olarak kullanmakta, orta sınıf ve işçi sınıfı arasındaki çizgiyi bulanıklaştırmaktadır. Bunun yanı sıra ABD işçi sınıfı anlatısı ya tek yanlı ve ABD işçileri üzerine betimsel akademik kaynaklarla ya da emek tarihinin sadece bir kültürel motifmiş gibi sunulmasıyla sınırlı kaldı.

ABD İŞÇİ SINIFINA GENEL BAKIŞ

ABD Çalışma Bakanlığı’nın Ana Sanayi Sektöründe İstihdam-2016 tablosu verilerine göre, işgücü madencilik, inşaat ve sınai üretim alanında yüzde 12.6, hizmet endüstrisinde yüzde 80.3, tarım, ormancılık, balıkçılık ve avcılıkta yüzde 1.5 ve tarım dışı kendi hesabına çalışmada yüzde 5.6 olarak dağılmıştır.[8] İstatistiklerden elde edilen bir diğer önemli bulgu, sendika üyeliğinin bir canlanma yaşaması daha muhtemel olmasına rağmen, genel durumun durağan kalmasıdır. Çalışma Bakanlığı internet sitesinden elde edilen verilere göre 16 yaş ve üzere tüm altyapı, endüstri ve mesleklerde çalışanların sendika üyeliği oranları Tablo 1’de görülebilir:

Tablo 1: ABD’de 2007-2017 arasında sendika üyeliği ve temsiliyetindeki değişim[9]

 

Yıl Sendika üyeliği oranı (%) Sendikalar tarafından temsiliyet oranı (%)
2007 12.1 13.3
2008 12.4 13.7
2009 12.3 13.6
2010 11.9 13.1
2011 11.8 13.0
2012 11.3 12.5
2013 11.3 12.4
2014 11.1 12.3
2015 11.1 12.3
2016 10.7 12.0
2017 10.7 11.9

Kaynak: ABD Çalışma Bakanlığı

Tablodan görülebildiği gibi, daha önce referans verdiğimiz Gallup’a göre sendikaların popülaritesinin bir yükseliş eğiliminde olmasına rağmen, sendika üyeliği ve temsil kapasitesi hala durağan.[10] Bu durum ABD emek hareketinin ulusal ve uluslararası koşullarından bağımsız değil. Çalışma hakkı yasasını[11] güçlendiren 1947 Taft-Hartley Yasası, İkinci Dünya Savaşı sonrası 1950’ler boyunca Amerikan komünistlerine karşı McChartyist çağın cadı avı operasyonları, 1954 tarihli Komünist Kontrol Yasasının bir sonucu olarak sendika yönetimlerinden komünistlerin atılması[12], ardından Amerikan toplumsal sözleşmesinin bir uyarlaması olarak Lyndon Johnson’un 1964 Sivil Haklar Yasası’nın[13] kabul edilmesinden sonra ‘uyuşturucu üzerine savaş’ iddiasıyla Nixon’un siyah ve savaş karşıtı aktivistlere yönelik kirli savaşı, sonra kısa vadede büyümeyi ve uzun vadede yardım kurumlarını destekleyebilecek şekilde şirketler için vergi indirimleri, tamamı işçi sendikalarını politik, ekonomik ve toplumsal olarak zayıflatan Reagan çağının damlama ekonomisi[14] teorisi. Bugün, bütün bunların da etkisiyle, bazı dürüst sendikacılar mücadeleye bir ölçüde devam etse de, çoğu sendika işçi inisiyatifini doğrudan ya da dolaylı olarak kıran aşırı yasalcı bir anlayışa sıkışmış durumda.

Gerçek şu ki, yukarıda belirtilen tarihsel süreç ABD sermayesinin dış kaynak kullanım ve deniz aşırı hareket kapasitesi de arttı. NAFTA (Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması) ve TPP (Trans Pasifik Ortaklığı) ABD sermayesinin mobilizasyonunu arttırdı, çok sayıda imalat işinin kaybı pahasına gümrük tarifelerini düşürdü ve rekabeti küçük üreticilerin aleyhine kızıştırdı. Daha düşük ücretlerin olduğu pazar arayışı, sonunda Amerikan işçilerini işsiz bıraktı. Öte yandan zayıf sağlık hizmetleri, güvencesiz istihdam koşulları, eğitim hizmetlerine zayıf erişim, uygun fiyatlı günlük çocuk bakım merkezlerinin, güvenli konutların, sağlıklı ve makul fiyatlı yiyeceklerin yokluğu veya sağlamasındaki zorluklar, sendikasız işyerlerinde cinsiyetçi ücret eşitsizliği, açık dükkan uygulamaları[15] ve işçilerin sorunlarını göz ardı eden politikalar işçi sınıfının günümüz temel sorunları.

Sonuç olarak bu genel bakış ABD işçi sınıfının güncel durumunun arka planına dikkat çekebilir. İşçi sınıfının artan sorunları medya, seçim analistleri ve akademisyenler arasında 2016 başkanlık seçimleri etrafında bir tartışma oluşturdu. “Başkan Trump’ın beyaz işçi sınıfı tarafından desteklendiği” biçimindeki karikatürize edilmiş fikrin empoze edilmesine rağmen, küçük burjuva tabakaların sınıf konumlarını kaybetmesi, işsizlik, yıllardır milliyetçi ve dinci propagandanın bir sonucu olarak aşırı sağcı kaygılarının artması Trump’ın başarısındaki başlıca nedenler. “Beyaz” işçi sınıfına ilişkin bu karikatür fikir, Demokratların ABD’deki mevcut siyasi, ekonomik ve sosyal atmosferdeki sorumluluklarından kaçınmaları için bir günah keçisi bulma girişimi olarak kullanılıyor. Charles Post beyaz işçilerin neden Trump’ı desteklediğini açıklarken, -Christine J. Walley ve Claudine M. Pied’in da dikkat çektiği gibi- beyaz işçilerin oy kullanmama davranışının Cumhuriyetçiler için oy vermekten daha etkili bir eğilim olabildiğine dikkat çekiyor.[16] Öte yandan ABD siyasetinin eğilimlerini kökten değiştirebilecek olan seçim demokrasisine güven kaybı, neoliberalizme bir başka tepki olarak okunabilir. Üç işçi vakasının, kızgınlıklarının ve oy verme davranışlarının/akılcılığının analiz edilmesinin bir sonucu olarak, Pied, “… neoliberalizme karşı beyaz (başlı başına sadece) bir işçi sınıfı tepkisinin olmadığı[17] sonucuna varıyor. Yani, ABD işçi sınıfının sadece sağcı milliyetçi adayları desteklemek yerine farklı çözümler aradığını söyleyebiliriz. Yine de sağcı milliyetçiliğin beyaz işçiler üzerindeki kayda değer etkisini kabul etmeliyiz.

İŞÇİ SINIFININ 2017-2018 EYLEMLERİNİN ÖZELLİKLERİ

2016 Başkanlık seçimlerinden bu yana, Trump’ın Ulusal Çalışma İlişkileri Kurulu’na yaptığı emek-düşmanı atamalar[18] ve “Epic Systems Corp. vs. Lewis”[19] and “AFSCME vs. Janus”[20] vakalarındaki moral bozucu kararlar işçi hareketi için peş peşe gelen darbeler oldu.

2018 Nisan’ında, ABD Senatosu, işveren avukatı John Ring’in Ulusal Çalışma İlişkileri Kurulu’na atanmasını onayladı. Senato Kurulun kontrolünü Cumhuriyetçilere teslim etti. Rign, Morgan Lewis & Bockius’te beş yıldır ortak. Kurulda, mevcut Başkan Donald Trump tarafından atanmış üç Cumhuriyetçi ve iki Demokrat üye var.

Ulusal Çalışma İlişkileri Kurulu’nun (NLRB) Ekim ayında aldığı bir karar, daha iyi çalışma koşulları için iş yerlerinde eylem yapan kapıcıların, işverenleri tarafından da itiraf edilen adaletsiz uygulamalardan korunmadığını gösterdi. Kurul, bir bina yönetim şirketi tarafından sözleşme yapılan kapıcıların ilintili işyerlerindeki emekçilerin işe gitmelerini engellediği yönünde bir karara hükmetti.[21]

Mayıs 2018’de, ABD Yüksek Mahkemesi, “Epic Systems Corp. vs. Lewis” vakasında daha iyi ücret ve çalışma koşulları için işçilerin kolektif ve yasal eylem haklarının patronlar tarafından engellenebileceğine hükmetti. Haziran ayında sonuçlanan ve “AFSCME vs. Janus” olarak bilinen diğer bir vakada yine sendikalara karşı karar verildi. ABD sendikaları işyerlerinde çoğunluğa sahip olsalar bile, işyerindeki tüm işçilerin bu sendikaya üye olmaları zorunlu değildir. Bununla birlikte, sendikaların üyesi olmayan işçiler sendikaya belirli bir katkı ödeyip aynı işyerindeki toplu pazarlıktan yararlanıyorlardı. Haziran 2018’de bu hak kamu sektöründeki sendikalı işyerlerinde ortadan kaldırıldı.

Bununla birlikte mücadelede hava, ABD işçi sınıfına doğru dönüyor. Emek hareketi önemli karşı saldırılar almış olsa bile, bu yeni ve enerjik yönelişe bir son vermesi olası gözükmüyor. Çünkü ücret artışı, çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve sendikalaşma mücadelesinde açığa çıkan günümüz grevlerinin özellikleri radikal, bulaşıcı ve işçi-emekçi eylemlerini teşvik edici görünüyor.

Ekonomik talepleri için mücadele eden işçilerin radikalleşmesi, sendikaların politik dönüşümü ve işçi hareketinin kararlılığı için geleceğin fırsatları olarak önemli. Uzun zamandır ABD sendikaları, çoğunlukla sendika liderliklerinin patronlarla uzlaşma aradıkları toplu sözleşme süreçlerine güvendi. Öte yandan, birkaç vaka haricinde, sendikaların varlığı çoğunlukla sendikanın onayladığı bir aday için seçim kampanyaları yürüten siyasi eylem komiteleri aracılığıyla görünür oldu. Ve bu adaylar ağırlıklı olarak Demokrat Parti’dendir. Buna ek olarak, sendika temsilcileri kampanyalarını “daha fazla orta sınıf işi” sloganı ile yürütüyorlardı; sanki işçi sınıfının bir parçası olmanın sürdürülemez olduğunu zaten kabul etmiş gibiler. Böylece sendika avukatları ve davalar aracılığıyla patronlarla müzakere etmek için bu sendikaların grev oylamalarından bile kaçınması mümkündür.

2016 başkanlık seçimlerinin ardından işçi ve emekçi mücadelesi birçok açıdan radikal özellikler ortaya koydu. Sendikanın patronla uzlaşma eğilimine rağmen UPS işçilerinin grev kararı, eyalet çaplarında öğretmenlerin yasadışı grevleri, New York inşaat işçilerinin haftada bir gün erken saatlerdeki sabah protestoları, açlık grevleri ve yüksek lisans öğrencilerinin işgalleri bu radikal sürecin bir kaç örneği. Buna ek olarak, aynı sektörde fakat farklı eyaletlerdeki emekçiler diğerinin örneklerini takip ediyor. Böylece, bu pro-aktif özellik öğretmenler, mezun öğrenciler, cezaevindekiler ve otel çalışanları gibi aynı sektörde bir kıvılcımı ateşe dönüştürebilir.

Bu durum, ortaya çıkan yeni ve radikal sendika üyesi işçilerin, her zaman olduğu gibi sendikalarının yasal çözümler için beklemesini kesinlikle hoş görmeyeceklerini göstermektedir; çünkü bunlar genellikle işçi inisiyatifini kırabilecek uzun süreli hukuki davalardır. Öte yandan, 2016 başkanlık seçimlerinde işçilerin Demokrat Partiye tepkisi görünür oldu. Trump’ın Cumhuriyetçi Partisi için yükselen destek, hiç oy kullanmama ya da iki büyük parti yerine üçüncü partilere oy verme, özellikle Michigan, Ohio, Pennsylvania ve Wisconsin’de eski sendika kökenli Demokratlar tarafından desteklenen neoliberal politikalara karşı farklı tepkiler olarak kendini gösterdi.

Öğretmenlerinin yasadışı grevleri, emek mücadelesi üzerinde cesaret verici bir etkiye sahipti. 22 Şubat’ta Batı Virjinya’dan başlayan yasadışı grevler öğretmenler ve destek personelinin düşük ücretlere, yetersiz okul bütçelerine, aşırı kalabalık sınıflara ve diğer problemlere karşı tepkiyle Arizona, Kolorado, Georgia, Kentucky, Kuzey Karolina, Oklahoma, Virjinya ve Batı Virjinya’nın arasında bulunduğu 8 eyalete yayıldı. Bu dalganın ardından, Şikago’nun 26 otelindeki işçiler 7 Eylül’de UNITE HERE Local 1 sendikası[22] üyesi olarak grev yaptılar. Daha sonra bunu Detroit, Boston, San Diego, San Jose, Oakland, San Francisco, Maui ve Oahu’yu kapsayan 8 şehirdeki Marriott otel işçilerinin grevi takip etti. Ücretler, iş yükleri ve sağlık sigortası mücadelenin başlıkları arasındaydı.[23]

Yüksek lisans öğrencileri, kısa bir süre önce çalışan statüsüne geçmelerinden dolayı en savunmasız kişiler olmasına rağmen, grevleri ve sendikalaşma mücadeleleri hala devam ediyor. Kafeterya grevleri, işgaller, açlık grevleri ve devam eden grevler New School, Columbia Üniversitesi ve Yale Üniversitesi gibi ülkenin en ayrıcalıklı okullarında gerçekleşiyor. Ayrıca onlar, kötü çalışma koşulları, güvencesiz sigorta ödemeleri ve geçimleri için kaynak eksikliği ile karşı karşıya kalıyorlar. Buna ek olarak, CUNY misafir hocalarının (New York Şehir Üniversiteleri) mücadelesi güvencesiz çalışma koşullarından doğdu. Tam zamanlı öğretim görevlisi konumunu elde etmek oldukça zor. Akademi emekçilerinin dediği gibi, CUNY sınıflarının yarısından fazlası CUNY misafir hocaları tarafından yönetiliyor, onların maaşları bütçenin yüzde 5’ini oluşturuyor.

Güvencesiz çalışmanın bir diğer şekli mevsimlik tarım işçiliği. Sakuma Brothers ve Driscoll’in (dünyanın en büyük çilek dağıtıcısı) çoğunluğunu Orta Amerikalı göçmenlerin oluşturduğu mevsimlik tarım işçileri asgari ücret ve sendikalaşma mücadelesinde başarılı oldu. Sendika, internet sitesinde yaptığı açıklamada, şirketin “sistematik ücret hırsızlığı, düşük ücret, berbat çalışma koşulları ve uygunsuz üretim standartlarından” suçlu olduğunu açıkladı.[24]

Öte yandan Aralık 2017’den beri, Hudson Yards’ın yeniden geliştirme projesinde çalışan New York inşaat işçileri açık dükkan modelini dayatan patronların sendika düşmanı taktiklerine karşı mücadele ediyor. Hudson Yards’ın yeniden geliştirme projesi, Kuzey Amerika’daki en büyük inşaat projesi ve ABD tarihindeki en büyük özel gayrimenkul projesidir. Related Co. tarafından dayatılan açık dükkan gündemi, zaten büyüyen açık dükkan iş modelinin genişletilmesi için bir örnek oluşturabilir. İşçilerin açık dükkan modeline karşı mücadelesi, kentte gerçekleşecek emek mücadeleleri için çok önemli. Aralık 2017’den beri, işçiler düzenli olarak her Perşembe sabahı saat 6’da işyerlerinin yakınlarında, inşaat sahasının önünde protesto eylemi yapıyorlar. Bu, güncel emek mücadelesinin bir başka radikal özelliğini olarak ifade edilebilir.

Geçtiğimiz ilkbaharda, Teamsters (Taşımacılık Sendikası), UPS ve UPS Freight arasındaki görüşmeler sendikanın önerileri üzerinden başladı. Sendika, çalışanların karşı karşıya bulunduğu bir dizi kritik sorunun yanı sıra kargo arabası sürücüleri için zorunlu fazla mesaiyi sona erdirme, yarı zamanlı çalışanların ücretlerin yükseltilmesi, yönetimin tacizleri için para cezalarının uygulanması, otomasyon nedeniyle iş kaybından korunma gibi sorunları gündeme getiriyordu. Görüşmeler kapsamında yaklaşık 260 bin işçi vardı. İşçilerin ezici çoğunluğu geçen yaz grev için evet oyu verdi ve bu sonbaharda UPS’in önerdiği sözleşmeyi kabul etmedi. Sendika yönetimi ise sıradan üyeleri ve işçilerden kendisine yönelen tepki dalgasını ve işçilerin kararlarını göz ardı etti.

Bir başka önemli gelişmede şuydu: ABD hapishaneleri tarihindeki en büyük grevi yaşadı. Geçen yazın sonunda, mahkum işçiler, kölelik benzeri iş koşullarına karşı milyonlarca Amerikalı tutuklunun seçimlerde oy kullanma hakkını elde etmek ve daha iyi cezaevi koşulları için grev yaptılar. ABD’de, kölelik karşıtı yasa, mahkumlar hariç tüm vatandaşları kapsamaktadır. ABD anayasasının 13. maddesi uyarınca bir kimse herhangi bir suçtan dolayı hükümlü olmadıkça köleliği ve istemsiz hizmetkarlığı kaldırmıştır. Bir başka bir deyişle ABD’de herhangi bir mahkum ABD halklarının uğruna büyük mücadeleler verdiği kölelik karşıtı yasalardan yararlanamıyor.

Ek olarak, ağır endüstride, Birleşik Metal İşçileri (USW) sendikasının grev kararı, Uluslararası Elektrik İşçilerinin Kardeşliği’nin (IBEW) geçen yıl Spectrum kablo şirketine karşı mücadelesi ve Birleşik Otomobil İşçileri’nin (UAW) 2006 yazında Mississippi’nin Nissan fabrikasında başarısız sendika örgütlenme girişimi ABD işçi mücadelesinin diğer öne çıkan başlıkları oldular. Maalesef, mücadele diğer sektörlerle karşılaştırıldığında göreli olarak zayıf. Nissan işletmesinde özellikle Afro-Amerikan işçilere karşı müthiş ve ırkçı sendika karşıtı kampanya, sendikaların güçlü bir komite örgütlemedeki yetersizlikleri ve Nissan işçilerinin sahip oldukları işlerini kaybetme endişesi üzerine düşünüldüğünde, ABD’nin işçiler üzerinde baskıyı kamuoyunun gözünden nasıl gizlediği görülüyor. Ancak Nissan işçilerinden birisinin söylediği gibi bunlar işçileri gelecekteki mücadelelere hazırlayabilecek eğitici süreçlerdir.

Güncel mücadeleler üzerine son bir not: ABD’de Amazon işçileri hala sendikal örgütlenme için mücadele içinde. Bir ay önce, “15$ İçin Mücadele”nin[25] yönettiği McDonalds işçileri kötü çalışma koşullarına ve tacize karşı daha iyi bir ücret için greve gitti. Şikagolu öğretmenlerin de gündemlerinde grev var.

ÖĞRETMENLERİN VE UPS İŞÇİLERİNİN GÖSTERDİĞİ

Bütün bu bereketli işçi mücadeleleri arasında, yasadışı öğretmen grevleri ve UPS işçilerinin toplu pazarlık süreci özel olarak ve net bir şekilde öğretici olmuştur. Yasadışı öğretmen grevleri eyaletlerindeki baskın Cumhuriyetçi siyasete referansla Amerikan medyası tarafından “kırmızı dalga” olarak adlandırıldı. “Kırmızı dalga”ya diğer bir referans hemen hemen tüm eyalet çapındaki grevlerin çalışma hakkı eyaletleri kapsamında gerçekleşmesidir. Eyalet genelinde olmanın ötesinde, öğretmenlerin grevleri daha önce değindiğimiz gibi gözüpek ve cesaretliydi. Bu grevler cesur bir karaktere sahipti, çünkü çoğunlukla öğretmenler arasında AFT (Amerikan Öğretmenler Federasyonu) ve NEA’da (Milli Eğitim Birliği) ilerici ve tabandaki öğretmen sendika grupları ile örgütlenen öğretmenler tarafından yönetiliyorlardı.[26] Çünkü sendika yönetimleri işçi sınıfı mücadelesine ihanet eğilimi gösteriyordu. Benzer şekilde, Teamsters (Taşımacıların Uluslararası Kardeşliği) üyesi UPS işçileri arasındaki ilerleme, çoğunlukla sıradan üyeler tarafından yönetilmektedir. UPS işçilerinin devam eden grevi beklenmedik ölçüde istikrarlı. İşçilerin mücadele umutlarını çabucak kaybetmesi beklenebilir, ancak tersine onların umutları ve mücadelesi iyi organize edilmiş bir sendikal bürokrasi ve patronlara meydan okuma süreci içinde gelişti. Bu emek mücadelesinin 260 bin işçiyi kapsadığı düşünüldüğünde, böyle bir greve devam etmek kolay değil.

Öğretmenlerin grevi ise yerinde sayan ücretler ile daha da kötü hale gelen sağlık sigortası fiyatlarının düşürülmesi talebiyle 22 Şubat 2018’de Batı Virjinya’da sahneye çıktı.[27] Kapalı bir sosyal medya grubu örgütlenme ve tartışmanın aracı olarak kullanıldı. Batı Virjinya ABD işçi sınıfı mücadeleleri içerisinde ünlü bir tarihe sahiptir. Blair Dağı Savaşının meşhur mücadelesi,[28] 1920’lerin destansı madenci mücadeleleri[29], 1970’lerin yasadışı grevleri[30] ve Demokrasi İçin Madenciler hareketinin zaferleri[31], Amerikalı işçinin bugün “sendikalı olmaktan gurur duyması”nı[32] sağlayan birkaç önemli tarihsel dönüm noktasıdır. Bu, sınıf mücadelesi hafızasının, sosyal medyadaki tartışmalarla ya da “yönetim” yerine sıradan emekçileri takip etme eğilimi ile ortaya çıktığını göstermektedir.

Öğretmenler bütçe kesintileri, sosyal yardımların azaltılması, öğrenci başına düşük harcama, düşük maaşlar, kötü çalışma koşulları, okul seçimi[33] ve okul kuponlarına[34] karşı greve gitti. Arizona’da yüzde 20’lik bir zam, Kolorado’da yüzde 2’lik bir zam ve okul harcamalarında artış, Oklahoma’da destek personeline 1250 dolar artış, öğretmenlere 6000 dolar artış ve okul bütçesinin artırılması bu mücadelelerin kazanımları.[35] Örneğin Arizona’daki öğretmenler eylemlerini, Çarşambaları kırmızı tişört girme ve sosyal medyada yayınlama, sonra el ilanı dağıtma ve en sonunda kongre binası önünde dövizler ve taleplerle toplanmak gibi düşükten yüksek yoğunluğa çıkartarak kazandı: “Grev yapmak istemiyorum ama yapacağım”, sonunda yürüyüşler ve kitlesel eylemler.[36] 2018’de patlak veren mücadeleler içinde en ilerisi olan Batı Virjinya öğretmenleri grevi, grev ayı olan 2018 yılının başından itibaren mitingler ve yürüyüşlerle başladı.[37] Bu nedenle, sosyal medya erişimi önemli bir rol oynamasına rağmen, az ya da çok bütün grev ve emek mücadelelerinin düşük yoğunluklu eylemlerden yüksek yoğunluklu eylemlere doğru ilerlediği söylenebilir.

Bununla birlikte, grevler önemli ve değerli izler bıraktı. ABD devlet okulu öğretmenlerinin neredeyse yüzde 80’i kadın ve kadınlar Oklahoma, Arizona, Kentucky, ve Batı Virjinya’da büyük oranda grevlerin yöneticiliğini üstlendi. Bu nedenle, özellikle Batı Virginia’da bazı öğretmenler, grev çabası içerisinde kürtaj haklarını koruma konusunu da gündeme getirdi. Diğer bir olumlu gelişme, sendika yönetimlerinin ihaneti ya da hükümetle uzlaşma eğilimlerinin teşhir edilmesidir. Öğretmenler, iş adamları ve eyalet hükümetleri tarafından değersizleştirildiklerini hissine sahipler. Ancak çoğu öğretmenin politik perspektifi, örneğin Kentucky ve Batı Virjinya’da, Demokrat Parti’deki öğretmen dostu adayları destekleme anlamına gelen “devlet dairelerindeki düşmanlarımızı göndermek için” sloganını aşmadı.[38]

Okurlarımız için bir not: ırkçı tarihi ve tam olarak çözülememiş ırkçılığının ötesinde ABD demokrasisinin yüzeysel liberal değerlere ve insan haklarına değer verdiği umulabilir. İronik olarak, Nissan fabrikasının siyah işçilerine karşı patronların ve ortaklarının iftiraları ve ırkçı hareketleri gibi, öğretmenler çoğunlukla devlet görevlileri ve politik yetkililer tarafından eğitim sürecine zarar vermekle suçlandı. Kentucky valisi daha ileri gitti ve “Bugün yüz binlerce çocuğun evde yalnız kaldığını biliyorsunuz. Kentucky’de bir yerde evde yalnız bırakılan bir çocuğun, ona bakacak kimse olmadığı için cinsel saldırıya maruz kaldığını size garanti ediyorum.” Oklahoma valisi grevdeki işçileri etiketleyerek greve kendi çözümünü buldu: “daha iyi bir araba isteyen genç bir çocuk.[39]

SONUÇ

Üzerinde durduğumuz mücadelelerin bazılarının işçiler arasındaki etkileri devam ediyor. Örneklerden çıkarabilecek en önemli özellikler radikal, bulaşıcı ve eylemleri teşvik edici olması. Ek olarak onların büyük çoğunluğu göreli bir zaferle sonuçlandı. İşçi deneyimleri için bu yeni biriktirici süreç, sendikaların politik olarak işçiler ve sınıf çıkarlarıyla güçlü bir biçimde bağlı sendikalara dönüştürmek için fırsatlar sağlayabilir. Diğer yandan, gençliğin uyanış içindeki kesimleri ve sosyalizme artan sempati, onların işçi sınıfına ve sorunlarına yüzünü döndürüyor. Gelecekte olabilecekler hakkında tahminlerde bulunmak için erken olmasına rağmen, ABD işçi sınıfı, politik ve ekonomik olarak örgütlenirken bu baskı ve aşırı sömürü koşullarından çıkış yolları aradığı kesinlikle söylenebilir.

 

[1] Amerikan Emek Federasyonu ve Endüstriyel Örgütler Kongresi.

[2] https://www.cnn.com/2018/09/03/opinions/labor-day-working-people-deserve-our-fair-share/index.html

[3] https://www.epi.org/publication/biggest-gains-in-union-membership-in-2017-were-for-younger-workers/

[4] https://aflcio.org/2018/6/22/study-popularity-joining-unions-surges

[5] Gallup ABD basınında çeşitli konularda çalışmalarına başvurulan, referans verilen   bir anket-araştırma şirketidir.

[6] https://news.gallup.com/poll/241679/labor-union-approval-steady-year-high.aspx

[7] ABD’de her eylülün ayının ilk pazartesi günü Emek Bayramı olarak kutlanıyor. ABD’nin ilk Emek Bayramı 5 Eylül 1882’de New York’lu duvar ustalarının, matbaacılarının, demir yolu ve sigara işçilerinin sokaklara çıkmasıyla başladı. Ulusalcı bir bayram olmaktan öte, işçi sınıfının taleplerini dile getirdiği bir gün olarak ortaya çıktı. 1 Mayıs ile sembolleşen radikalleşen sınıf ruhunun önüne geçebilmek adına Chicago Haymarket olayları sonrasında Eylül bayramı eyaletler çapında birer birer resmileşmeye başladı.

[8] https://www.bls.gov/emp/tables/employment-by-major-industry-sector.htm

[9] https://www.bls.gov/webapps/legacy/cpslutab3.htm#union3.xlsx.f.1

[10] https://news.gallup.com/poll/241679/labor-union-approval-steady-year-high.aspx

[11] Yasa bağlamında sendika bulunduğu işyerinde çoğunluğu sağlasa bile işçiler sendikaya üye olmak veya üye olsa bile aidat vermek zorunda değildir. Bugün ABD eyaletlerinin yarısından fazlası ‘çalışma hakkı eyaletleri’ olarak geçiyor.

[12] “The Communist Control Act of 1954”, The Yale Law Journal 64, no. 5 (1955): 712-65. doi:10.2307/793898.

[13] ABD Başkanı Lyndon Johnson tarafından 1964’te imzalanan sivil haklar yasası ABD sivil haklar mücadelesinin bir ürünüdür. Yasaya göre kamu alanlarında ırk, renk, din, cinsiyet ve ulusal köken temelli tecrit sona erdirilmiş ve aynı temelde istihdamda yapılan ayrımcılık yasaklanmıştır.

[14] Damlama teorisi, bir diğer adıyla Reaganomik, yaygın vergi indirimlerini, sosyal harcamalarda kısıtlamayı, artan askeri harcamaları ve iç piyasaların deregülasyonu amaçlayan ABD Başkanı (1981-1989) Ronald Reagan’ın ekonomi politikalarına atıfta bulunan bir terimdir. Bu teoriye göre refah sahibi olanların kazanımları taşıp damlayarak herkese yarar sağlayacak.

[15] Açık dükkan, işe alınma ya da sürekli istihdam şartı olarak, bir sendikaya (kapalı dükkan) katılmanın ya da mali olarak destek vermenin gerekli olmadığı bir istihdam yeridir.

[16] Post, C. (2017). The roots of Trumpism. Cultural Dynamics, 29(1-2), 100-108.

[17] Pied, C. (2018). Conservative populist politics and the remaking of the “white working class” in the USA. Dialectical Anthropology, 42(2), 193-206, sf. 204.

[18] https://www.reuters.com/article/labor-nlrb/senate-confirms-trump-nlrb-nominee-handing-control-to-republicans-idUSL1N1RO28L

[19] Geçtiğimiz mayıs ayında “Epic Systems Şirketi-Lewis’e karşı” davasında ABD Yüksek Mahkemesi, patronların işçileri daha iyi ücretler ve çalışma şartları için toplu ve yasal eyleme geçme haklarını engelleyebileceği yönünde karar verdi.

[20] Haziran ayında sonuçlanan ve “AFSCME-Janus’a karşı” adıyla bilinen davada ise yine sendikalar aleyhine karar verildi. ABD’de sendikalar işyerinde çoğunluğu sağlasa bile o iş yerindeki bütün işçilerin o sendikaya üye olması zorunlu değil. Ancak sendikanın yaptığı toplusözleşmeden yine aynı iş yerindeki sendikasız işçiler de yararlandıkları için sendikaya belirli bir katkı payı ödüyordu. Haziran ayındaki kararda ise, artık böyle bir zorunluluk kamu sektöründe örgütlü işyerlerinde ortadan kaldırılmış oldu.

[21] http://www.fightbacknews.org/department/labor

[22] UNITE HERE Local 1, Chicagoland ve Kuzey Batı Indiana’da oteller başta olmak üzere misafirperverlik sektöründe çalışan 15.000’den fazla emekçiyi temsil ediyor.

[23] http://www.fightbacknews.org/department/labor

[24] https://www.pri.org/stories/2016-07-18/workers-who-pick-your-summer-berries-are-asking-you-not-buy-them?fbclid=IwAR03gjveysa610ss2nzGxqiaGe_H56hpBjtqtUh8Y_LLerArll_20On14nk

[25] 2012 yılında perakende ve yemek sektörlerinde çalışan düşük ücretli emekçilerin saatlik asgari ücretlerini arttırılması için başlattıkları mücadele. Başta fast-food olmak üzere, çocuk bakımı, evde sağlık hizmeti, havaalanı, benzin istasyonu ve bakkallarda çalışan emekçiler bu mücadele platformunda yer alıyor. https://theredphoenixapl.org/2018/09/25/hold-the-burgers-hold-the-fries-keep-your-hands-off-our-thighs-fight-for-15-mobilizes-to-fight-sexual-harassment-in-the-workplace/

[26] http://www.labornotes.org/blogs/2018/05/whats-behind-teachers-strikes

[27] http://www.labornotes.org/2018/02/west-virginia-teachers-launch-statewide-strike

[28]   1921’de 25 Ağustos’tan 2 Eylül’e kadar süren Batı Virjinya eyaletindeki Blair Dağı savaşı ABD tarihindeki en büyük işçi ayaklanmalarından birisidir. Amerikan iç savaşından beri en örgütlü, en büyük ve en silahlı halk ayaklanması olarak geçiyor. Savaş maden patronları, onların işbirlikçileri, polisler, Amerikan ordusu ve silahlı işçiler arasında oluyor.

[29] 1920’ler Blair dağı savaşının yanı sıra Batı Virjinya’lı maden işçileri için mücadele dolu bir süreç.

[30] 1970’lerin başında işçiler arasında artan huzursuzluk 1977’de ulusal çapta bir greve öncülük etti. 1977’nin sonlarında ve 1978’in başlarında, Batı Virjinya’dan güney İllinois’e kadar 160.000 kömür madencisi 111 günlük bir grev yaptı

[31] Amerika Birleşik Maden İşçileri Sendikası içindeki muhalif bir hareket olan Demokrasi İçin Madenciler, 1970’lerin başlarında sendikanın yozlaşmış yönetimine başarılı bir şekilde meydan okuyordu.

[32] http://www.labornotes.org/blogs/2018/03/west-virginia-teachers-learned-1970s-miners

[33] Okul seçimi, kamu eğitimi fonlarının, ister devlet okuluna, özel okula, sözleşmeli okula, ev okuluna isterse de ebeveynlerin çocuklarına yönelik seçtiği başka herhangi bir öğrenim ortamı olsun, ihtiyaçlarına en uygun olan okullara veya hizmetlere öğrencileri takip etmesini sağlar.

[34] Devlet tarafından sağlanan bir makbuzdur. Bir öğrencinin ücretsiz olarak katılabileceği devlet okulundan başka bir okulda öğrenim ücretini karşılamak için kullanılabilir.

[35] https://www.chicagotribune.com/news/nationworld/ct-arizona-teacher-protests-20180503-story.html, https://www.denverpost.com/2018/05/12/pueblo-teacher-strike-is-over/, https://www.jacobinmag.com/2018/04/teachers-strikes-oklahoma-socialism-sanders-unions, https://www.cnn.com/2018/03/05/politics/west-virginia-teachers-strike-future-unions/index.html

[36] http://www.labornotes.org/blogs/2018/04/heres-how-arizona-teachers-organized-their-first-ever-statewide-strike

[37] http://www.labornotes.org/2018/02/west-virginia-teachers-launch-statewide-strike

[38] https://www.versobooks.com/blogs/3732-striking-teachers-and-wildcat-politics

[39] https://www.washingtonpost.com/news/education/wp/2018/04/04/oklahoma-governor-compares-striking-teachers-to-a-a-teenage-kid-that-wants-a-better-car/?noredirect=on&utm_term=.c9f793c87e21, https://www.vox.com/2018/4/16/17242812/kentucky-governor-bevin-teachers-strike-child-assault, http://time.com/5176094/west-virginia-teacher-strike/, https://www.usatoday.com/story/news/politics/2018/04/23/arizona-teachers-walkout-governor/544535002/