Sandro Ferrari

İngilizceden çeviren: Evin Turgut

 

MAFYANIN KÖKENLERİ VE GELİŞİMİ

Mafya, 19. yüzyıla kadar adanın ekonomik-sosyal yapısında baskın konumda olan feodal dönemin sonlarına doğru, Batı Sicilya’da doğmuştur. Başta gelen işlevi tarımsal feodalizmi korumaktı. Tarihsel olarak mafyanın toplumsal tabanı, toprak sahiplerinden (gabelloti denilenler) büyük mülkler kiralayan siyaset simsarları ve feodal efendilerin özel milislerini (campieri) kapsamaktadır. Her ikisi de bölgeyi kontrol etme ve köylüleri baskı altına almada temel araçlardı.

Mafyanın gelişme koşulları, 1812 yılında, İngiliz işgal kuvvetlerinin etkisiyle Sicilya Parlamentosu tarafından feodal sistemin ortadan kaldırıldığı ilan edildiğinde ortaya çıktı.

Bu, büyük malikane düzenin sonunu getirmedi, ancak etkisi giderek azalan feodal aristokrasiden yeni asalak orta sınıf gabelloti ve campieri’nin egemenliğine geçişi sağladı. Bu sınıf, feodal düzene ve toplumsal barışa saygı, köylülerin gözetimi ve cezaların uygulanması, toprak alım satımı, emekçilere yüksek kira ve açlık sınırındaki ücretle ağır tarımsal sözleşmelerin dayatılması, vergilerin toplanması, çalıntı çiftlik hayvanlarının yönetimi, köylü protestolarının bastırılması, sulama suyunun dağıtılması (özellikle Palermo’nun verimli “bahçelerinde” narenciye üretiminde), iştiraklerin korunması ve kamu görevlilerinin yolsuzluğu gibi toplumsal işlevleri yerine getiriyordu.

Mafya tüm çatışmaları kendi lehine çözmek için silahlı şiddet, tehdit ve cinayetleri kullanıp kendini kurumsallaştırmayı başardı.

Mafyanın oluşturduğu yeni toplumsal tabaka toprağın büyüyen bir bölümünü ellerinde tutarken, eski toprak sahiplerinin alışkanlıklarını sürdürdü, kendi çıkarlarını hayata geçirdi. İnsani değerlere inanmayan zalim asalakların ilk amacı, ittifak halinde oldukları toprak sahipleriyle aynı gücü ve ayrıcalıkları elde etmekti. Bu, mafya olgusunun orijinal gerici ve muhafazakâr karakterini, sermayeyi ve mevcut toplumsal düzeni destekleme tutumunu da açıklamaktadır.

 

ÜNİTER DEVLETİN OLUŞUMU VE MAFYANIN ROLÜ

19. yüzyılın ikinci yarısında Sicilya mafyası; kırsal kesimdeki feodal yapıları korumak ve “ilkel” bir sermaye birikimi elde etmeyi mümkün kılan ekonomik avantajlar elde etmek için bölgesel bir örgütlenmeye sahipti. İtalya Krallığı’nın ilanını (1861) takip eden dönemde mafya, örgütlenme ve kurumsallaşma sürecini ilerletmişti.

Monarşik İtalyan devleti, kuzeyin hegemonik konumdaki sanayicileri ile güney bölgelerinin mülk sahibi sınıflarının uzlaşmasıyla doğdu. Bu, Piemonte burjuvazisi tarafından gerçekleştirilen fetih sürecine yabancı kalan kitlelerin katılımı olmaksızın, köylülere toprak dağıtımını öngören bir tarım reformu olmadan “yukarıdan” bir ulusal birleşmeydi.

Kuzeyin sanayi burjuvazisi ile güneyin toprak sahipleri arasındaki ittifak ve yeni burjuva devlet ile köylü kitleleri arasındaki kopukluk, mafya çetelerinin büyümesi ve birleşmesi için bir alan açtı. Bu çeteler, gerileyen feodal aristokrasi ile yerelde gücünü uygulayamayan burjuva devlet arasında aracı olarak varlığını dayatabildi.

Bir devlet ortaya çıktı, bir özel güç, özel silahlı gruplar yaratıldı” diye yazıyor Lenin. Böylece sınıflara bölünmüş bir toplumda, emekçi sınıfları ezmek ve sömürmek için şiddete dayalı bir iktidarın gerekliliğine işaret ediyor: Ülkenin kuzeyinde işçi sınıfı, güneyinde yoksul köylüler.

Birleşme sonrası devletin istikrarsızlığı koşullarında, İtalyan burjuvazisinin silahlı gücü, bu görevi yerine getirmekte yetersiz kaldı. Böylece mafya, sınıf ayrıcalıklarını korumak üzere sindirme ve şiddet yöntemlerini kullanarak, kamu düzenini korumak için burjuvazinin vazgeçilmez bir tamamlayıcısı haline geldi. Yerel yönetici sınıfın bir bölümünün ifadesi, aynı zamanda resmi devlet iktidarının rakibi ve destekleyicisi olan mafya, o zamandan beri burjuva toplumunun değişmez bir unsuru hâline geldi ve devlet kurumlarının her düzeyinde suç ortaklığı ve temsilciler buldu: “dostların dostları”. Dolayısıyla İtalya’da mafya olgusunun sürekliliği ve devlet yetkilileriyle ilişkileri, on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında üniter burjuva devletinin kurulduğu koşullarla açıklanabilir.

Feodal geçmişten doğan mafya örgütleri; güney bölgelerinde az gelişmişliğin, büyük işsizliğin ve kültürel geri kalmışlığın sürdürülmesine yol açan tamamlanmamış bir burjuva devrimi olan İtalyan Yeniden Doğuşu (Risergiomonte) (1815-1871) sayesinde varlığını korudu ve gelişti. Böylece mafyanın suç işlemesi için verimli bir zemin oluştu.

Mafya, iktidar boşluğu ve kötü yönetimi bazı “onurlu adamların” cesaretiyle “onarılmış” olan devletin hükümsüz ve yozlaşmış yönetimine karşı halkın güvensizlik ve hoşnutsuzluğundan fikir birliği sağlamayı ve bundan avantaj elde edebilmeyi başarmıştı. Bu şekilde, devletin, yalnızca vergiler, askerlik hizmeti ve baskı olarak düşman anlamına geldiği halkın alt katmanları ve güneyin yoksul köylüleri için mafyanın oynadığı rol için bir tür rıza yaratıldı.

Mafyanın işlevi, kendisini muhafazakar güçlerin hizmetine sunduğu ve onların seçim aracı haline geldiği ulusal birliği izleyen dönemde tamamlanmıştır. Egemen sınıf, adada ekonomik ve toplumsal düzeni sağlamak, toplumsal ve siyasal egemenliğini sürdürmek için gerektiğinde şiddete başvurdu; mafyayı en vahşi biçimlerdeki bu şiddetin sorumlusu olarak kullandı.

Mafya olgusu, ordunun yanı sıra onu Sicilya halkını bastırmak için kullanan merkezi hükümet tarafından her zaman hoşgörüyle karşılandı (1866 Palermo ayaklanması; 1891-94’te Sicilyalı işçi birliklerinin hareketi ki, bu hareketin yenilgisi Amerikan mafyasının üreme alanı bulduğu Amerika’ya Sicilyalı göçüne yol açmıştır).

Bu, mafya ve mafya aracılığıyla seçim onayını ve parlamentoya seçilmeyi güvence altına alan politikacılar arasındaki anlaşmayı pekiştirirken, mafya, vergi tahsilatı yönetimini ve suç faaliyetlerini gerçekleştirmek için koruma elde etti.

Halk katmanlarına kendi iradelerini zorla kabul ettirebilecek konumda olan gangsterler, kısa sürede otoriter bir oy üreticisi hâline geldiler. Bu, onların belediye yönetimlerini kontrol etmelerine ve Sicilya bölgelerinden seçilen ulusal milletvekillerinin belirleyicileri olmalarını mümkün kıldı.

Bu sayede önemli politikacılar ile “siyasi dostluk” bağları kuran mafya, belediyelerin ve emniyet güçlerinin finansını, yasaları ve ekonomik tedbirleri etkileme gücüne sahip oldu, sosyal hayatın her alanı ve her sektörde gücünü artırdı.

Bütün bunlar sayesinde, mafya tüm kurumlara nüfuz etti ve kendisini halkın gözünde daha fazla meşrulaştırırken, ekonomik düzeyde de zenginleşti ve konumunu güçlendirdi.

 

20. YÜZYILDA MAFYANIN DÖNÜŞÜMLERİ

20. yüzyılın başında mafya, Sicilya’nın hemen hemen tüm eyaletlerinde güçlü ve iyi örgütlenmişti. Ekonomik sektörleri (büyük gayrimenkuller, pazarlar, değirmenler, Palermo limanı, kükürt madenleri vb.) tamamen kontrol ederken, şantaj amacıyla hırsızlık ve adam kaçırma eylemleri gerçekleştiriyordu.

Mafya, yeni ortaya çıkan kırsal tabakanın örgütü olmaya devam ederken, aynı zamanda kent burjuvazisinin bir bölümünün de örgütü haline geldi ve siyasal sistem içinde bankacılarla çok önemli suç ortaklarına sahip olmaya başladı.

Bu dönemde mafya “çeteler” ve bölgesel düzeyde “şebekeler” üzerine yapılanmış, sistematik olarak “haraç parası” ile kendini finanse eden hiyerarşik ve gizli bir teşkilat yarattı.

Faşizm dönemde Mussolini, mafyanın desteğini alıp ondan, düzeni korumak ve köylülerin mücadeleleriyle sarsılan ayrıcalıklı konumlarını sürdürmek için yararlandı, fakat akabinde mafyaya karşı sert bir kampanya geliştirerek onunla savaştı. Mafyanın halk sahnesinden kaybolması, eski Sicilya’nın çıkarlar sistemi geleneğiyle bağdaşmayan kitlelerin faşist örgütlenmesi sisteminin sonucuydu. Ancak mafyaya yönelik bu faşist kampanya, mafya liderlerini ve mafya ile faşist kurumlar arasında en üst düzeydeki iç içeliği hedef almadan mafyanın en alt düzeydeki suç faillerine yönelmekle sınırlanmıştı.

 

ANTİ-KOMÜNİST BLOĞUN PARÇASI

İkinci Dünya Savaşı ile birlikte Anglo-Amerikanların Sicilya’ya ayak basması vesilesiyle mafya, ABD gizli servislerinden (Office of Strategic Service) ve “Cosa Nostra”nın[1] yeniden kalkınması ve örgütlenmesinden yana olan Sicilya kökenli Kuzey Amerikalı gangsterlerden güçlü bir destek aldı (ve bu şekilde yankee/Amerikalı gangsterler tarafından mafya olarak adlandırıldı). Böylece mafya, nüfusu kontrol edebilecek yetkili muhataplar bulmaktan memnun olan Kuzey Amerika yetkililerinin desteği ve sağladığı meşruiyetle bölgenin kontrolünü hızla geri aldı.

ABD emperyalizmi, askeri ve sivil yapıları aracılığıyla mafyanın gücünü komünistlere, işçi sınıfına ve yoksul köylülere karşı “gizli savaşta” kullandı, Akdeniz ve Kuzey Afrika’nın kontrolü için stratejik bir ada olan Sicilya’daki kontrolünü sürdürmek için mafyayı stratejik olarak yönetti ve yönlendirdi.

Bu nedenle, İkinci Savaş sonrası dönemden itibaren mafya, Hıristiyan Demokrat Partiyi ve diğer gerici partileri, masonluğu, faşistleri, sanayicileri ve bankacıları, işbirlikçi sendikaların liderlerini, Vatikan’ı ve gerici papazları içeren anti-komünist güçler bloğuna sıkı sıkıya entegre edildi. Mafya yapısı ile ABD/NATO komutasında oluşturulan harekat birlikleri arasında daimi bir bağlantı oluşmuştu. Bu bağlar, İtalya’ya dönen Amerikalı gangsterler tarafından güçlendirildi (egemen mafya “çatısını” kuran, Amerikan ve İtalyan mafyasının birleşmesini mümkün kılan Lucky Luciano gibi).

Amerika’daki mafya, güçlü bir aidiyet duygusuna sahipti (sadece Sicilya kökenli insanlar onun üyesi olabilirdi) ve Sicilya’da kalan işçilerin ABD’ye göçünü organize eden mafya patronlarıyla yakından bağlantılıydı. Birkaç yıl içinde Kuzey Amerikalı patronlar mafya faaliyetlerini uyuşturucu kaçakçılığına yönelttiler ve bu çok daha kârlı oldu. Sicilya’yı her zaman stratejisinde en üst sıraya koyan ABD emperyalizminin sağladığı destek, kapsama ve koruma sayesinde mafya, adada gücünü daha da fazla ortaya koydu. Anti-faşist direniş ve savaşın sona ermesiyle birlikte, köylü sendikacıları ve komünist parti militanlarının önderliğinde mülk sahiplerinin topraklarının işgaliyle köylü hareketi geliştiğinde mafya terör eylemlerine girişti. Mafya, ABD’nin yardımı ve İtalyan devletinin gizli desteği ile, onlarca sendikacı ve siyasi militanın öldürülmesi, sendikalara ve sol partilere yönelik silahlı saldırılar, geniş çaplı gözdağı ve şiddetle bu hareketin bastırılmasını sağladı. En iyi bilinen olay, 1 Mayıs 1947’de Salvatore Giuliano’nun mafya çetesinin köylülere ateş açarak on bir kişinin ölümüne ve düzinelercesinin yaralanmasına neden olduğu Portella della Ginestra katliamıydı. Hâlâ devlet sırrı olan bu katliam “Kaos yaratma stratejisi” ile geçen onlarca yılda İtalyan Cumhuriyeti’ni kana bulayan “bütün katliamların anası” olmuştur.

1974 faşist darbe girişiminde de mafyanın rolü biliniyor. Siyasi düzeyde, mafya, (adayı bir ABD eyaletine dönüştürmek isteyen) Sicilya ayrılıkçı hareketini destekledikten sonra, 1948 seçimlerinden itibaren ana siyasi referansını Hıristiyan Demokrat Parti’de buldu.

Yaklaşık yarım asırdır her hükümetin mihenk taşı olan bu parti, komünizme karşı mücadeleye katkıda bulunan mafya oylarını kabul etti ve siyasi suçla sağladıkları politika, vaat, taahhüt, ayrıcalık ve korumaları elde etmek için mafya çetelerinin yerel ve merkezi kurumlara, parlamentoya, hükümete doğrudan erişimini garanti etti.

Mafya kısa sürede tarım burjuvazisinin tek başına işçi ve köylü hareketinin ilerlemesini engelleyemeyeceğini anladı ve bu nedenle geniş bir ilişkiler ağı kurması için kendisine büyük avantajlar sağlayan iktidarın bir gücü olarak siyasi alana girmeye karar verip, Hıristiyan Demokrat parti içindeki konumunu ve etkisini güçlendirdi.

Bu şekilde Hıristiyan Demokrat Parti mafyanın “iş komitesi” haline gelirken, mafya, etkili olduğu yerlerde burjuva fraksiyonlarının seçim birliğini yaratmayı, güvendiği adayları desteklemeyi ve muhaliflerinin seçilmesini engellemeyi başardı ve bu partinin suç ortaklığı aracılığıyla tüm devlet aygıtına ve tüm kamu kaynaklarına ulaştı.

Bu partinin belli başlı temsilcileri ile mafya arasındaki gizli anlaşmadan şunları hatırlıyoruz: Vito Ciancimino, Palermo Belediyesinde kamu görevlisi bir meclis üyesi; Mafya aleyhindeki büyük davanın cezalarını hafifletmediği için 1992’de suikaste kurban giden Palermo belediye başkanı Salvo Lima; mafya ile işbirliği yaptığı için yargılanan İtalyan siyasetinin önde gelen isimlerinden Giulio Andreotti.

 

KIRSALDAN KENTSEL MAFYAYA…

50’li ve 60’lı yıllarda, devlete ait işletmelerin kurulması ve bayındırlık işleri programlarının başlatılmasıyla ekonomide devlet müdahalesi genişledi ve mafya için yeni kalkınma ve kâr sektörleri açıldı: inşaat, toptan satış  pazarları ve kamu ihaleleri, şarap ihracatı, su kaynaklarının kontrolü, nakliye ve ıslah kurumları, yerel ve bölgesel makamlarda işe alım, özel güvenlik, kredi sektörü… Özellikle mafya kontrolündeki inşaat şirketleri, Hıristiyan Demokrat Parti’nin kamu ihalelerini, inşaat ruhsatlarını, imar aflarını vb. garanti altına alan siyasi liderliğiyle olan ilişkileri sayesinde milyon dolarlık anlaşmalar yaptı. Kimya, deniz ve elektronik şirketleri bile özellikle taşeronluk alanında mafya hizmetlerinden yararlanmaktan çekinmediler.

Bu sektörlerde mafya, kendisini geleneksel koruyucu kılığında sundu, girişimcilere rüşveti dayattı ve ardından rekabeti kırmak ve kamu ve özel fonları kapmak/zorla ele geçirmek için kendi gücüne dayanarak ekonomik girişimleri yönetmeye başladı.

Önceleri mafya gücünün belirleyici noktası toprak sahibi olmaktı, fakat şimdi paranın kontrolü ve özellikle mafya tarafından yağmalanan Sicilya Bölgesi’nin başkenti Palermo’da geliştirilen faaliyetler belirleyici hale geldi.

60’lı yılların başıyla birlikte, özellikle Palermo’da, mafya çeteleri arasında gün ortasında ve merkezi yerlerde ölümler, araba bombalamaları, polis katliamları ile dolu bir savaş başladı. Bu çatışma, Sicilya’daki ilk “Mafya Soruşturma Komisyonu”nun kurulmasına yol açtı. Komisyon, mafyayı ve siyasetle olan ilişkilerini gün yüzüne çıkarma amacına rağmen, esasında onunla mücadele edilebileceğine dair herhangi bir somut gösterge vermeden sonlandı.

Katolik Kilisesi ise, mafyanın “komünistlerin icadı” olduğunu iddia etti ve böylece ortak düşmana karşı ittifakını sürdürdü.

 

FİNANS MAFYASINA

70’lerde mafya, müdahale ettiği sektörleri daha da genişletti: önce sigara kaçakçılığı ve ardından uluslararası uyuşturucu kaçakçılığı. Mafya böylece niteliksel bir sıçrama gerçekleştirdi: Bu trafiklerden elde edilen büyük sermaye sayesinde, yeni nesil mafya artık emlak, inşaat, bayındırlık ve finans sektörlerinde kök salmış bir iş/ticaret burjuvazisi oldu.

Aynı zamanda, mafya ulusal düzeyde büyüdü ve uluslararası ticarete açıldı (diğer suç örgütleriyle ilişkiler kurdu: Rus, Türk, Çin, Japon mafyası, Güney Amerika narkoları), uyuşturucu kaçakçılığında lider konuma geldi. Etkin bir uyuşturucu bağlantı ve ulaşım ağı sağladı. ’70’ler ve ’80’lerde uyuşturucu kaçakçılığı yoğunlaştı, ABD’ye uyuşturucu ihraç etmek için Sicilya’da eroin rafinerileri kuruldu. Sicilya, Ortadoğu’dan Avrupa’ya, Güney Amerika’dan Amerika Birleşik Devletleri’ne (mafya ABD’ye uyuşturucu göndermek için Sigonella NATO üssünü kullandı) küresel düzeyde uyuşturucu ithalat-ihracatının merkezi haline geldi. Mafyanın gizli örgütlenmesi, gerici şiddet ve yıldırma uygulamaları, ABD’deki mafya çeteleri ile olan bağlantıları, mali gücü ve saldırganlığını hızla harekete geçirebilmesi bu trafikteki önemli avantajlardı.

 

ÖRGÜTLENME, İÇ ÇATIŞMALAR VE DEVLET

Yasadışı sermaye birikimi katlanarak büyürken, mafya faaliyetlerini ekonominin tüm sektörlerinde ilerletti ve uluslararası uyuşturucu kaçakçılığından kaynaklanan kara parayı aklama işini yönetmek için İtalyan ve İsviçre bankaları, finans şirketleri ve yüksek mevkilerdeki “beyaz yakalılar” ile bağlantılar kurdu. “Vergi cennetleri” kullanılmaya başlandı.

Ulusal düzeyde, Calabria’daki ‘ndrangheta, Campania’daki Camorra ve Puglia’daki Sacra Corona Unita ayrı suç örgütleri olarak gelişirken, “Cosa Nostra” İtalyan mafyasında hegemonyasını sürdürdü. Büyük sermaye akışı, mafya çetelerine daha merkezi ve işlevsel bir örgütlülük ihtiyacını dayattı.

Bu, “namuslu adamlar”ın (kutsal imgelerin kullanıldığı mafyaya katılım törenleriyle işe alınan) “çetenin reisi” tarafından kontrol edildiği “şebekeler” halinde gruplandırılmasıyla sağlandı. Bölgesel olarak yakın üç veya dört “çete”, bir “lider” tarafından yönetilen “bölge” oluşturur. Bu bölge “il ve bölge komisyonlarına” yanıt verir. Mafyanın tepesinde, “eşitler arasında birinci” olarak tanınan bir patronun başkanlık ettiği sözde “Kubbe/çatı” veya “Komisyon” vardır.

Cosa Nostra’nın yapısı piramit şeklinde ve hiyerarşiktir, farklı düzeylerde katmanlara ayrılmıştır. Tabanda gizlilik, sessizlik ve uzun ömürlü sadakat, çete liderlerine saygı ile karakterize edilen katılım kuralları ile sağlamlaştırılmıştır. Mafya çeteleri, çeşitli İtalyan bölgelerinde ve dünyada faaliyet gösterir ve kapsamlı “” ilişkileri kurarken, doğdukları bölgelerde sağlam bir şekilde kök saldılar. Bunun yanı sıra ellerinde geniş bir askeri cephanelik vardır.

Ekonomik faaliyetin gelişmesiyle birlikte, mafya içindeki iç çatışmalar da arttı –yeni ve eski mafya arasında, toprak kontrolü ve kaçakçılık yapan mafya arasında. 80’lerin başında, Palermo eyaletindeki Corleone’den gelen mafya, diğer çetelerle çatışarak rakiplerini yok etti ve bu öncekilerden daha kanlı bir mafya savaşının patlak vermesine neden oldu. (Mağlup çeteler Gambino çetesinin koruması altında ABD’ye sığındı). 1978-1993 yılları arasında onlarca polis, savcı, gazeteci ve politikacı tehdit edildi ve öldürüldü. Burjuva devlet bu meydan okuyuşa tepki göstermek zorunda kaldı ve bu yüzden hükümetler mafyaya karşı mücadeleyi yeniden gündemlerine aldı. Aldıkları önlem ise, mafyanın hareket özgürlüğünü veya en azından bunun eylemlerinde dışavurumunu bir süre sınırlamak oldu.

Mafya ise, tepkisini, 1992’de kara para aklama ve mafya-devlet/mafya-(arkasında NATO olan) gladyo bağlantılarını araştıran Falcone ve Borsellino adlı iki yargıcın öldürüldüğü Capaci ve Palermo katliamları ile verdi. 1993’te mafya şiddeti Floransa, Milano katliamları ve diğer terörist eylemlerle tüm ulusal topraklara taşındı.

Böylece kurumların üst düzey temsilcileri ile mafya liderleri arasında bir “pakt” ile sona eren gizli bir müzakere başladı: mafya bombalamayı durdurdu, karşılığında ise devlet mafyayla mücadeleyi yumuşattı ve gangsterler için hapishane kararını iptal etti. Bu arada, 90’ların başındaki Hıristiyan Demokrat Partinin krizi mafyayı yeni siyasi referanslar aramaya zorladı, örneğin Forza Italia[2]Cosa Nostra”nın desteği ile Sicilya’da büyük oranda oy aldı.

Son yıllarda mafyanın dikkati popülist ve gerici partilere yöneldi (5 Yıldız Hareketi, Liga, İtalya’nın Kardeşleri), bu partiler daha sonra pazarlık kozu ve büyük bir oy kitlesi elde etmek için yönlendirme aracı mafya ile zıt düşmekten çekinmedi.

Mafya, burjuva siyasetine ve merkezi iktidarın ele geçirilişine hiçbir zaman özel bir ideolojik ilgi göstermedi. Mafyanın siyasi alandaki işlevi; ekonomik gücün korunmasında kendisini kayırabilecek parti ve derneklere seçim onayını sağlamak, hapishanedeki mafya patronları ve kaçaklar için özel kanunlar, kamu sözleşmeleri, cezaevinden tahliye, karşıt yargıç ve polislerin görevden alınması vb. için elverişli koşulları garanti etmektir.

Cosa Nostra”, devrimci ve sosyalist anlamda her türlü gelişimi engellemeyi kendisine amaç edindi, bir bütün olarak burjuvazinin çıkarlarıyla bariz bir şekilde örtüşüp özellikle kendi özel çıkarları için şiddet içeren araçlarla politika yaptı ve resmi ulusal politikayı etkiledi.

’90’ların ikinci yarısından bugüne mafya, göze batmayan bir strateji benimsedi: soruşturmalardan ve darbelerden kaçınmak için sessizce ve görünmez bir şekilde hareket ediyor, devletle suç ortaklığı arıyor ve ona açıktan meydan okumaktansa, yolsuzluğu katliamlara tercih ediyor. 2020’de 271 mafya cinayeti kaydedildi (örneğin 1991’de kurbanlar 1916’ydı). Aynı zamanda neo-liberalizm ve küreselleşmenin sağladığı olanaklarla ekonomide suç faaliyetlerini sistematik olarak genişletmek için yönetme kapasitesini artırmaya devam ediyor. Bu, tüm dünyadaki yasal ve yasadışı faaliyetler arasında iç içe geçme olasılığını katlanarak genişletti. Strateji değişikliği, bazı suç faaliyetlerini geliştirmek için diğer mafyalarla anlaşmaları içerdi (örneğin, Nijerya, Doğu veya Meksika mafyası), “”in genel yönetimi ise İtalyan mafyasının elinde kaldı.

Son yıllarda Sicilya, Kuzey Amerika ve Cosa Nostra arasındaki ilişkinin ’90’larda ABD’ye kaçan yeni nesil ailelerin geri dönüşünü teşvik etmek için güçlendiği belirtilmelidir. Calabrian ‘ndrangheta ise, bunun yerine uyuşturucu kaçakçılığında öncü bir rol üstlendi, başka ülkelere (Almanya, Belçika, Hollanda, Kolombiya, Uruguay, Kanada, Avustralya) uzandı ve son derece merkezi kalıp, köklü ailelere bağlanırken bir “delokalizasyon” stratejisi uyguladı.

 

MAFYA BİRİKİMİ VE SERMAYE YÖNETİMİ

Mafya olgusunun Marksist analizinde mafya suç sistemi ile burjuva hukuk sisteminin, yasal ve yasadışı faaliyetler arasında iç içe geçişinin ayrılmaz olduğu açıktır; her ikisi de aynı kapitalist ekonominin yasalarına tâbidir: birikim ve azami kâr yasası. Marx, “sermayenin dünyaya tepeden tırnağa, her gözenekten kan ve irin damlatarak geldiğini” söyler. Marx, Kapital’de T. J. Dunning’in sözlerini aktarır: “Yeterli kâr olunca sermayeye bir cesaret gelir. Güvenli bir yüzde 10 kâr ile her yerde çalışmaya razıdır; yüzde 20’de iştahı kabarır: yüzde 50 küstahlaştırır; yüzde 100, bütün insani yasaları ayaklar altına aldırır; yüzde 300 kâr ile sahibini astırma olasılığı bile olsa, işlemeyeceği cinayet, atılmayacağı tehlike yoktur. Eğer kargaşalık ile kavga kâr getirecek olsa, bunları rahatça dürtükler. Kaçakçılıkla köle ticareti bütün burada söylenenleri doğrular.[3]

Mafya, esasında hızlı sermaye birikimi sağlayan bir örgüttür. “Yasal” kapitalistler ise mafyanın varlığını kabul eder, onu teşvik eder, onu faaliyetleri için olduğu kadar işgücünün denetimi için de kullanırlar.

Devlet makamlarının hoşgörü ve suç ortaklığı ile güvence altına alınan, yasa ve kurallarla koşullanmayan bir varoluştan kaynaklanan suç yöntemleri, yıldırma, cinayet ve tüm olasılıkların kullanılması, zaman içinde mafyanın büyüyen bir ekonomik rol elde etmesini mümkün kıldı. Böylece, sigara veya uyuşturucu kaçakçılığından tefeciliğe, bayındırlık işlerinden haraca kadar, mafya diğer sektörlere de geçti. Bunun yanı sıra şirketlerin doğrudan kontrolü; toprağı, suyu vb. ciddi şekilde kirleten yasadışı atık boşaltma, kırsal kesimde istihdam edilen göçmen işçilerin yoğun sömürüsü, gıda tedarik zincirinin kontrolü, gayrimenkul sektörüne yapılan yatırımlar, inşaat sektöründe girişimler yaratılması, tehditler ve şantaj yoluyla piyasaların kendi lehlerine güvence altına alınması gibi olanaklar sağladı. Şu anda İtalyan mafyasının yıllık gelirinin 200 milyar Euro civarında olduğu tahmin ediliyor, bu da İtalyan Gayri Safi Yurtiçi Hasılasının yaklaşık %10’una eşit. Kâr, yılda 100 milyar Euro civarındadır. Mafyanın ekonomik faaliyetlerinden elde edilen gelir, ortalama kâr oranı ve birikim hızı; diğer sermayelerinkini aşan bir mafya sermayesinin varlığını belirtmektedir. Bu sermayenin sadece bir kısmı lüks tüketime harcanabileceğinden, kara para aklama ve kârların yeniden yatırımı sorunu mafya için ciddi bir sorundur. Bu nedenle, mafya, öncelikli görevi, mevcut finansal devrelerde parayı “aklamak”, yerleştirmek ve yasal veya yasa dışı faaliyetlere yeniden yatırım yapmak olan “finansal departmanı”nı yarattı.

 

MAFYANIN EKONOMİK FAALİYETLERİ

Mafyanın kapitalist birikiminin dinamikleri dört temel yönden tanımlanabilir:

  1. Çoklu suç faaliyetleri yoluyla mali kaynakların geliştirilmesi;
  2. Bu kaynakların yeni yasa dışı faaliyetlerin üretiminde kullanılması;
  3. Kara para “aklama” ve sermayenin temizlenmesi (finansal aracılar, sigorta şirketleri, denizaşırı ülkeler, kredi ve para transferleri, bitcoin’ler, yeniden doldurulabilir kredi kartları, kumarhanelerin kullanımı, emlak ticareti vb. aracılığıyla);
  4. Aklanmış sermayenin ekonomi ve finansın yasal çevrimine yeniden yatırılması.

Bu, birikimini geleneksel olarak yasa dışı faaliyetlerden gerçekleştiren bir süreçtir, kârlarını yeniden yatırmak için kendisini yasal ekonomik sisteme sokar ve bu sistemin iç dinamiklerini etkiler.

Mafyanın faaliyet gösterdiği sektörler şunlardır: tefecilik, haraç, ağır ve hafif uyuşturucu ticareti, silah kaçakçılığı, sahtecilik, sigara, tütün ve akaryakıt kaçakçılığı, göçmen, mülteci kaçakçılığı, kumar ve bahis, fuhuş, adam kaçırma, organ kaçakçılığı, soygun ve gasp, balıkçılık, inşaat sektörü (şantiyeler, malzeme alımları, kamu sözleşmeleri, işgücü alımı, koruma hizmeti…), meyve ve sebze pazarları, giyim imalatı ve ihracatı, toptan ve perakende ticaret faaliyetleri, oteller, pizzacılar, barlar ve restoranlar, hileli sözleşmeler ve ödenekler, AB aleyhine tarımsal dolandırıcılık, yasadışı inşaat, milyonlarca ton endüstriyel atığın yasa dışı tasfiyesi, sağlık hizmetleri (acil fonlar, cenaze hizmetleri, yüz maskeleri, dezenfektanlar vb.) ve diğer hizmetler…

Bazı faaliyet sektörlerinin ayrıntılarına girelim.

Mafya için en yüksek gelir sağlayan faaliyetler arasında tefecilik var: 2008 ekonomik krizinde yüz binlerce ticari faaliyet, otel ve kamu kuruluşu kapanmak zorunda kaldı: bunların yaklaşık %40’ına ağır borç ve tefecilik nedeniyle el konuldu. Olayın doğasını daha iyi anlamak için tefecilerin talep ettiği faizin aylık %10 civarında olduğu unutulmamalıdır.

Pizzo” olgusu, güvenliklerini veya işlerini sağlamak/korumak için esnaf veya işletme sahibi tarafından suç örgütlerine sürekli ve haraç olarak bir miktar para ödenmesidir, ülkenin kuzey bölgesinde olduğu gibi mafyanın bulunduğu bölgelerde de son derece yaygındır.

Bazı şehirlerde “pizzo” için bir fiyat listesi vardır: Palermo’da bir dükkân için ayda 200 avro ile 500 avro arasında, Napoli’de ise 100 veya 200 avro yeterlidir; şehir merkezindeki bir dükkân için talep, Napoli’de ayda 500 ile 1.000 avro arasında, Palermo’da ise 750 ile 1.000 avro arasında değişmektedir. Bir süpermarket için ayda 3.000 ile 5.000 avro arasında ve bir şantiye için ayda 10.000 avro gereklidir.

Pizzo” olgusunun yanı sıra yasadışı faaliyetlerden elde edilen kârları yeniden yatırıma dönüştürmek için doğrudan mafyaya ait ticari işletmeler vardır.

Tarım: Meyve ve sebze pazarları, tarımsal üretimden ürünlerin limanlara gelmesine, toptan satış pazarlarından geniş dağıtıma, malların ambalajlanmasından pazarlanmasına kadar tüm gıda tedarik zincirini kontrol eden mafya örgütleri için bir yatırım alanıdır.

Mafya, gıda tedarik zincirinin tüm aşamalarında, fiyatların oluşumuna, ürünlerin kalitesine ve işgücü piyasasına müdahale ederek hareket eder. Gıda piyasasının tamamı organize suç tarafından koşullandırılmıştır; bu olgu özellikle Camorra’nın süt, kahve, mozzarella, ekmek, dondurma gibi ürünlerine vergi koyduğu Campania’da geçerlidir. Napoli’de günlük ekmek üretimi en az 2.500 kaçak fırın tarafından sağlanmaktadır. Ayrıca balık avı, özellikle taze balık ve toptancı halleri mafya kontrolü altındadır.

Güney’deki pek çok turistik faaliyet mafya tarafından sahiplenilmiş durumdadır. Çoğu otelci ve tatil köyü sahipleri “pizzo” (koruma parası) ödemek zorundadır.

Sahtekarlık ve kaçakçılık, ayırt edici özellikleri mafyanın vergi ve prim ödemediği kayıt dışı ve gizli ekonomileri desteklemek olan diğer mafya faaliyetleridir. Ayrıca, yasadışı şantaj ile işe alınan ve işten atılan, satış için kullanılan göçmen işçilerin sömürülmesini de sağlıyorlar.

’90’lı yılların sonlarında neredeyse ortadan kalkmış gibi görünen sigara kaçakçılığı, son beş yılda yeniden ivme kazandı. Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Romanya, Bulgaristan, Tunus’ta bulunan suç örgütleri mafya ile anlaşarak, yerel pazarlardan yasal olarak satın alınan tonlarca tütün ve sigarayı İtalya’ya getiriyor. İtalyan fiyatları ile aradaki fark oldukça büyük ve kâr çok yüksek.

Son zamanlarda Çin’den ithal edilen sahte sigaraların yasadışı ticareti ortaya çıktı, bu durumdaki sigara paketleri devlet tekeli markasıyla paketlenmişti. İtalya’da gizli sigara üretimi, büyük ölçüde yasadışı olarak ithal edilen tütünle yapılmaktadır.

 

SON EKONOMİK KRİZLERDE MAFYA

Mafya, sahip olduğu mali olanakla kullandırdığı yüksek faizli kredi sayesinde 2008 ekonomik krizinden olduğu kadar güncel pandemi krizinden de kapitalist ekonomi ve kamu idaresi içindeki ilişkilerini genişletmekte yararlandı.

Bu dönemde bazı olgular öne çıkmıştır:

Birincisi, en büyük İtalyan şirketlerine, özellikle de bayındırlık işleriyle uğraşanlara yatırım yapan sözde “katılımcı gizli anlaşma”da artıştır. Bu tekeller özellikle inşaat sektöründe faaliyet gösterdikleri topraklarda mafya ile anlaşmalar yapıp bir nevi “sigorta” ödeyerek rahat hareket etmelerini sağlarlar.

İkincisi, mafyanın zor durumdaki küçük ve orta ölçekli kapitalist şirketlere karşı tutumudur: Elinde büyük bir sermaye olan mafya, kredi vermeyen kurum ve bankalara karşı kendisini bir “toplumsal refah” alternatifi olarak önermektedir; mal sahipleri “yardımı” kabul ettiklerinde, mafya, tefeciliğe yönelir veya aynı ekonomik faaliyetlere yönelik geleneksel şiddet eylemlerini benimser. Aynı “yardım”, mafya tarafından günlük birkaç on avroluk “yevmiyelerle” işe alınan işsiz işçilere karşı da uygulanmaktadır.

Üçüncüsü, mafyanın yolsuzluğun yaygın olduğu kamu yönetimine sızma kapasitesinin, özellikle ihalelerin dağıtımı ve çoğalan siyaset-mafya seçim alışverişinde artmasıdır.

Şu anda mafyanın dikkati, organize suç için büyük bir zenginleşme fırsatı sunan yeni nesil AB fonlarına kayıyor; ülkenin güneyinde mafyanın “büyük işler”e sızma olasılığı, Draghi hükümeti tarafından benimsenen kontrollerin basitleştirilmesi ve azaltılması prosedürleriyle destekleniyor.

 

SONUÇ

Mafya “çağdışı” bir olgu değil, sürekli dönüşüm içinde olan, değişimlere uyum sağlayan ve içsel evrim geçiren bir olgudur, kapitalist-emperyalist ekonomik-finansal ve politik sistemin ayrılmaz bir parçasıdır.

Mafya sistemi, asalaklık ve çürüme ile karakterize edilen tekelci kapitalizm açısından işlevseldir. Muazzam zenginliğin burjuva toplumunun bir kutbunda yoğunlaştığı ve sömürücü sınıfların lüksünü, asalaklığını, israfını ve aylaklığını arttırdığı can çekişen sistemde, toplumun diğer kutbunda ise yoğunlaştırılmış boyunduruk ve sömürü, işsizlik ve sefalet vardır.

Mafyanın ekonomiye artan katılımı, nüfuz etme kapasitesi ve artan mali gücü, kapitalist mülkiyetin asalak karakterinin güçlenmesi ve sömürücü sınıfların gelirlerinin büyümesinin bir göstergesidir.

Otuz yılı aşkın bir süredir, finansal borsaların küreselleşmesi, vergi cennetlerinin yaratılması ve sermaye hareketleri üzerindeki kontrollerin kaldırılması, mafya sermayesinin, kirli paranın temiz paradan ayırt edilmeden gezegenin finans kurumlarında günlük olarak dolaşan para yığınıyla birleşmesine yardımcı oldu.

Bu bağlamda mafya, “iş çeşitlendirme” ve kâr maksimizasyonu kriterlerine göre hareket eden, suç unsurundan ve suç ortaklığından asla vazgeçmeyen, siyasi ve ekonomik sistemin her seviyesinde hareket alanını sürekli genişletmeye çalışan bir finansal holding özelliği kazanmıştır.

Bugün mafya, bölgenin geleneksel kontrolüne ek olarak, “piyasanın yönetimine” doğru ilerliyor. Bu faaliyeti gerçekleştirmek için, mafya ile olan ilişkileri aracılığıyla ekonomik zorlukların üstesinden gelme ve kârlarını maksimize etme olasılığını gören girişimciler ve serbest çalışanların “temiz yüzünü” de kullanıyor ve karşılığında mafya sermayesini kullanmak için değişim hizmetleri sunuyorlar.

Bu kârlar aracılığıyla mafya, yetkililerine rüşvet vermek için kendisini kamu yönetimine sunar, bir yandan da toplumsal alarm vermemek için bir kamuflaj stratejisi benimser. Ulusal ve uluslararası düzeyde devlet ve kapitalist ekonomi ile mafya arasında yasal ve yasadışı kârların mali sistem kanallarına eklenip karıştığı derin bir etkileşim vardır.

Kapitalizm organize suç toplumudur. Kâr yasasının acımasızca işlediği bu toplumda suç en kârlı iştir. Büyük suç örgütleri, amaçlarına ulaşmak için yasallığı sistematik olarak çiğneyen tekellerle rekabet ve işbirliği içinde hareket eden güçlü holdinglere dönüşmüştür.

Mafya, kapitalist tekellerin aynı temel amacını sürdürür: yasal olsun ya da olmasın, her tekniği ve yolu kullanarak maksimum kâr elde etmek. Suç ve suç yöntemleri mafya için sadece sömürüye dayalı toplumsal ilişkilerin ürünü değildir, aynı zamanda onlardan beslenir. Burjuvazi, işçi sınıfına karşı amaçlarına ulaşmak ve en zenginleri daha da zenginleştirmek üzere mafyayı silah olarak kullanmaktadır.

Burjuvazi, mafyanın yenilgisini istemez, onunla ortak yaşam ve rekabet içinde yaşar. Ekonomik döngüye para-sermaye enjekte etmenin ve biriktirmenin bir yöntemi, son derece rekabetçi maliyetlerle hizmet sunan bir ajans ve gerici güçlere hizmette bir araç olarak mafyaya ihtiyacı vardır.

Burjuvazi, aynı zamanda mafyanın faaliyetlerini durdurmaya çalışıyor, çünkü mafya kapitalist şirketler arasındaki rekabet ve kârların yeniden dağıtım mekanizmasını değiştiriyor ve egemen sınıfın otorite ve güvenilirlik krizini derinleştiriyor.

Nesiller boyu komünist militanlar, devrimciler, kendilerine işsiz ya da mafyanın hizmetinde köle olarak bir gelecek sunan bir toplumu kabul etmeyenlerin tümü, çok büyük bir bedel ödeyerek mafyayla savaştı.

Bu cesur işçiler ve halk militanları ile her zaman gurur duyarken, mafya vahşetini ve alt kültürünü reddeden, devlet ile mafya arasındaki bağları kınayan, mafya kurbanları için hakikat ve adalet talep eden işçileri, gençleri ve kadınları desteklerken, mafyayı yenmenin tek bir yolu olduğunu biliyoruz: kapitalist-emperyalist sistemi ortadan kaldıran toplumsal devrim.

Egemen sınıf, mafya hakkında karamsarlığa düşmemizi; onun sonsuz geçerliliğe sahip ve organize suçun kaçınılmaz olduğuna, toplumdan silinemeyeceğine inanmamızı ister.

Mafya yenilmez değildir. Müttefiklerine önderlik eden proletaryanın devrimci mücadelesi, mafyayı, onu, varlığı için gerekli bir olgu olarak üreten sistemle birlikte yenebilir ve ortadan kaldırabilir.

Yalnızca iş, barınma, sosyal hizmet, emeklilik hakkını sağlayabilecek, işsizliği ve yoksulluğu ortadan kaldırabilecek, derin ve radikal bir ekonomik, sosyal, politik, kültürel ve ahlaki dönüşümü gerçekleştirecek bir toplum, mafyayı, insanın insanı sömürmesi üzerine kurulu toplumun yaşamış olduğu felaketler müzesine gönderebilecektir.

 

[1] İtalyan mafyası jargonunda ‘bizim işimiz’, ‘bizim davamız’ anlamına gelir. (ç.n)

[2] Ekonomik ve siyasi yükselişi devasa mafya fonlarıyla desteklenen Berlusconi’nin partisi.

[3] Dunning T. J., Aktaran: Marx, Kapital C. I, sf. 788