Deniz Uztopal

 

1870 Fransa-Prusya savaşı gerici bir hanedan savaşı olarak patlar ve kısa bir süre içinde Fransa’nın orduları askeri yenilgiler alır. Bunların ilk haberlerinin ulaşmasıyla birlikte 7 ve 9 Ağustos’ta Paris, Lyon, Marsilya, Toulouse gibi büyük şehirlerde kitlesel gösteriler gerçekleşir. Paris’te ise 2 Eylül’de Napolyon’un Sedan’da aldığı yenilginin bilgisi ulaştığında emekçi kitleler 4 Eylül’de Meclisi basar ve İmparatorluk yıkılarak Üçüncü Cumhuriyet ilan edilir.

Monarşistlerin Orleancı kanadı ve sağcı Cumhuriyetçi burjuvaların katılımıyla bir “ulusal savunma hükümeti” kurulur. Fakat hükümet yükselen devrimci hareket karşısında bir an önce Prusya’ya ateşkes ve barış imzalamak ister ama Paris halkının kararı kabul etmesi için oyalamak ister. Hükümete karşı bu süreç içinde 31 Ekim 1870 ve 22 Ocak 1871’da devrimci güçler isyan başlatırlar fakat bunlar yeterince örgütlü ve kitlelerle bağı olmadığından bastırılır. 23 Ocak’tan itibaren Bismarck’la barış görüşmeleri başlar ve dayatılan ağır yenilgi koşullarının yanı sıra Alman şansölye halkın onayını almış “meşru” bir hükümetle masaya oturmayı dayattığında hükümet seçim tertipler.

 

DEVRİMİ PATLATAN KIVILCIM

8 şubatta gerçekleşen seçimler sadece bir konu etrafında yoğunlaşır: savaş mı yoksa barış mı?

Düşmanın 42 ili işgal ettiği, bu bölgelerde toplantıların yasaklandığı, hükümetin adaylarının desteklendiği, diğerlerinin engellendiği ve 400 bin esirin oy kullanamadığı ortamda elbette seçimler olağanüstü bir şekilde gerçekleşir. Üstelik seçimlerin resmen ilan edilmesi ise sandıkların kurulduğu gün arasında sadece 10 gün vardır.

Bu koşullarda Prusya’yla barışı savunanlar çoğunluğu ele geçirirler. Bordeaux’un büyük tiyatrosunda 12 Şubat’ta toplanan 645 milletvekilinin ezici çoğunluğu savaşın bir an önce durdurulması ve barış görüşmelerinin başlatılmasını savunur. Ama bunlar içinde siyasi örgütlülüğünü koruyan ve maddi olarak basın üzerinden kampanya yürütme olanakları olan monarşistler ezici çoğunluğu ele geçirirler. Yeni Meclis aralarında 9 prens ya da dük, 31 marki, 49 kont, 19 vikont, 19 baron bulunan 400 civarında monarşist, 30 civarında Bonapartçı, 200 cumhuriyetçiden oluşur. Paris’ten seçilen 43 milletvekilinin ezici çoğunluğu Prusya’nın dayatmalarını kabul etmeyen radikal cumhuriyetçiden oluşur.[1]

17 Şubattan itibaren hükümetin başına geçen Monarşist Adolph Thiers derhal Bismarck’la barış müzakerelerini başlatır ve anlaşma 26 Şubat’ta Versay şatosunda imzalanır. Buna göre Fransa Alsaz ve Loren bölgelerini Almanya’ya vermeyi ve savaş tazminatı olarak da 5 milyar frank ödemeyi kabul eder. Sıra artık Paris halkını ezmeye ve direnişin belini kırdıktan sonra savaşın faturasını halkın sırtına yıkmaya gelmiştir. Yeni Meclis ilk oturumunda gerici niteliğini adete gözler önüne serer gibi emekçi halka karşı bir dizi önlemi onaylar: savaş esnasında onaylanmış kira ödemeleri ertelenmesinin durdurulması, gecikmiş kiraların ödenmesi, kuşatma sırasında vadesi gelmiş bulunan ticaret senetlerinin faizleri ile birlikte ödenmesi, Ulusal Muhafızın cüzi günlük yevmiyesinin kesilmesi. Bu maddelerle Thiers hükümeti açıktan sert bir emek düşmanı politika izleyeceğinin mesajını da verir. Yanı sıra, Paris Valiliğine, Paris guvernörlüğüne ve Ulusal Muhafızların başına 3 Bonapartçı gericiyi atayarak halkın burnunu sürme hazırlıklarına da hızlıca başlar. 1 Mart’ta Meclis bir buçuk milyon nüfuslu ve 15 bin kilometre kare büyüklüğünde olan Alzas ve Loren bölgelerini Prusya’ya veren “barış anlaşmasını” onaylamak için toplanır ve aralarında Louis Blanc, Georges Clemenceau, Victor Hugo, Henri Rochefort gibi aydınların da bulunduğu Paris milletvekilleri buna karşı çıkarlar fakat sadece 107 milletvekili karşı oy kullanır, 23 çekimser oyun yanı sıra 546 milletvekilinin onayıyla madde onaylanır. Hayır oyu kullanan ve çoğunluğunu Paris milletvekillerinden oluşan 30 milletvekili istifa eder.

Hükümetin önerisiyle Ulusal Meclis 10 Mart’ta 427 oyla Bordeaux’dan Fransız krallığının başkenti olan Versay kentine taşınmayı onaylar. Cumhuriyetçiler ve Paris halkına verilen mesaj apaçık ordadır.

Fakat bununla da sınırlı kalınmaz, 11 Mart’ta hükümet 31 Ekim 1870 ayaklanmasının önderlerini ölüme mahkûm eder ve hemen ardından emekçilerin sesini kesmek için 6 cumhuriyetçi gazeteyi yasaklar. Monarşistler Cumhuriyete karşı savaş açmıştır ama önce Paris emekçi halkını silahsızlandırarak ezmesi gerekir.

Thiers, Paris Ulusal Muhafızın Montmartre ve Belleville tepelerinde bulunan ve halktan toplanan parayla satın alınan 227 topunu elinden almak için 8 Mart’tan sonra birçok defa teşebbüste bulunur fakat muhafızların kararlıca karşı çıkmasından dolayı bunu gerçekleştiremez. Artık bir tek çaresi kalmıştır, o da herkes uyurken bu topları gizlice çalıp götürmektir. Bu sinsi planı doğrudan yönetmek için Thiers 13 Mart’ta Versay’dan Paris’e, Dış İşleri Bakanlığının binası Quai d’Orsay’e yerleşir. Thiers bir an önce Paris halkının silahlarını elinden almak ister, zira 20 Mart’ta Versay şatosunda Meclis’in ilk toplantısı planlanmış ve önereceği gerici politikaların tartışılmasında milletvekillerinin Paris’in silahlarının gölgesinde toplanmasını istememektedir.

17 Mart’ta netleşen plana göre ertesi gün sabahın erken saatlerinde Montmartre, Belleville ve La Vilette mahalleleri askerler tarafından ele geçirilecek, Ulusal Muhafızların top-obüslerine el konulacak ve tepkileri engellemeye yönelik halk önderleri tutuklanacaktır.[2] 18 Mart Cumartesi sabahı saat 3’e doğru 15 bin askeri piyade seferber edilir, bunların 5 bini Montmartre tepesine, 6 bini ise Belleville ve La Vilette’e doğru harekete geçerler. Diğerleri Paris’in güneyindeki köprüleri işgal ederler.

Fakat askerler bu topların tümünü atlara bağlamak için gerekli bağlama sisteminden yeterince getirmemişlerdir ve çok zaman kaybedilir. Sabaha doğru ilk Parisliler uyandığında ve hükümetin provokasyonuna tanıklık ettiklerinde derhal ayaklanmalar olur. Montmartre operasyondan sorumlu General Lecomte çoğalan halka karşı ateş emri verir fakat askerleri emre uymaz ve ulusal muhafızlar generali tutuklarlar. Nelerin yaşandığı tüm boyutlarıyla anlaşılmaz ama yeni bir darbenin gerçekleştiği ve Cumhuriyet’i yıkmaya yönelik bir girişimin yapıldığı dilden dile derhal yayılır. Emekçi mahallerinde derhal olası bir saldırıya karşı stratejik cadde ve sokaklarda barikatlar kurulur.

3 gün önce demokratik bir şekilde seçilmiş olan Ulusal Muhafızların Merkez Komitesi Paris’te yaşanan kargaşa içinde doğal yönetim olarak kabul edilir. Saat 5’e doğru, Montmartre operasyondan sorumlu General Lecomte ve sivil elbiselerle tutuklanan General Clément Thomas ile birlikte kurşuna dizilir.

Saat 6’ya doğru Merkez Komitesi, Ulusal Muhafızların Genel Kurmayını işgal eder. Akşam saat 8 buçuğa doğru Ulusal Muhafızların genel kurmayı ve yakınlarında bulunan Adalet Bakanlığı da işgal edilir.

Akşam saatlerine doğru tüm bölgeden gelen Ulusal Muhafız birliklerinin sayısı giderek artar ve belediye binasının önünde toplanır. Teslim olmayı ret eden Paris’teki hükümetin son temsilcisi Jules Ferry akşam saat tam 9.55’de kendi birliklerine binayı terk etme emri verir ve bina çatışmasız bir şekilde ele geçirilir. Akşam 10 ile 11 arası Blankist Emile Duval’ın yönettiği birlik Paris Valilik binasına ulaşır ama içerde kimse kalmamıştır. Gece saat 12’ye doğru Ulusal Muhafızların Merkez Komitesi büyükşehir belediye binasına gelir ve ele geçirilen yeni iktidarın doğal temsilcisi olur.

 

İŞÇİ SINIFININ İLK DEVRİMCİ HÜKÜMETİ: ULUSAL MUHAFIZLARIN MERKEZ KOMİTESİ

18 Mart devrimi önceden planlanmış ve bir örgütün önderliğinde gerçekleşen bir isyanın sonucu olarak gerçekleşmez, ama Thiers ve hükümeti apar topar Paris’ten kaçmak zorunda olduğunda, boşalan iktidarı ele geçirme sorunu somut bir sorun olarak ortaya çıktığında Ulusal Muhafızlar federasyonunun merkez komitesinin bu sorumluluğu üstlenmesi geniş kitlelerin en doğal beklentisidir.[3]

14 Temmuz 1789, 27-30 Temmuz 1830, 22-25 Şubat 1848, 4 Eylül 1870 devrimlerinden sonra 18 Mart 1871 Devrimi Paris’in son 80 yıl içinde yaşadığı beşinci devrimdir. Fakat ilk defa belediye binasında, işçi ve emekçi kitlelerin sembolü olan kızıl bayrak sallanır. 19 Mart’ta şehrin farklı semtlerine asılan afiş yaşananları şu şekilde ifade eder: “Yurttaşlar, Paris halkı kendisine dayatılan boyunduruğu sarstı. (…) Paris ve Fransa birlikte, herkesin haykırdığı, işgal ve iç savaşlar çağını temelli kapatacak tek hükümet olan bir Cumhuriyet ve gereklerinin temellerini atsın. Sıkıyönetim kaldırılmıştır. Paris halkı belediye seçimleri için kendi semtlerine çağrılacaktır. Tüm Yurttaşların güvenliği ulusal muhafızların katılımıyla sağlanacaktır.[4] Ulusal muhafızların merkez komitesi bir yandan yerel bir yönetim gibi belediye seçimleri tertipleme kararı verirken diğer yandan ise sıkıyönetim, genel asayiş gibi ancak genel bir hükümetin yapabileceği işleri üstlenir.

19 Mart’ta tüm Paris’e iktidarın değiştiğini ilan eden bu bildirgede, kimileri geniş halk kesimi içeresinde tanınmayan isimlerden oluşan[5]  20 imza vardır fakat Merkez Komitesi sadece bu 20 isimden değil, toplam 39 kişiden oluşur.

Tarihçilerin “belirsizlikler haftası” olarak tanımladıkları 19-26 Mart’ta arasında Paris’i yöneten ilk devrimci hükümetinin üye ve mesleklerinin tam listesi şöyledir:[6]

 

  1. Adolphe Bouit (işçi)
  2. Adophe Assi (işçi)
  3. Adophe Clémence (işçi)
  4. Agénor Barroud (işçi)
  5. Alfred Billioray (ressam)
  6. Alphonse Andignoux (İşçi)
  7. Angelo Castioni (heykeltıraş)
  8. Antoine Fabre (işçi)
  9. Armand Prudhomme (mimar)
  10. Arnaud Antoine (isçi)
  11. Charles Gaudier (mimar)
  12. Charles Gouhier (işçi)
  13. Clovis Dupont (işçi)
  14. Constant Demeule (işçi)
  15. Edouard Moreau (sanatçı)
  16. Emile Paty (işçi)
  17. Eugène Varlin (işçi)
  18. Fortune Henry (işçi)
  19. François Fougeret (fotoğrafçı).
  20. François Josselin (banka emekçisi)
  21. François Jourde (muhasebeci)
  22. Gabriel Ranvier (işçi)
  23. Gaspard Pouillet (işçi)
  24. George Arnold (mimar)
  25. Gilbert Lavalette (işçi)
  26. Henri Chouteau (İşçi)
  27. Henri Mortier (işçi)
  28. Jean-Baptiste Blanchet (yazar)
  29. Jean-Baptiste Geresme (işçi)
  30. Jean-Baptiste Guiral (yevmiyeli at arabası sürücüsü-emekçi),
  31. Joseph Grollard (emekçi)
  32. Jules Babick (parfümcü)
  33. Jules Bergeret (tashihçi)
  34. Louis Maljournal (işçi)
  35. Maxime Lisbonne (sanatçı)
  36. Maximilien Avoine (heykeltıraş)
  37. Nestor Rousseau (rantçı)
  38. Nicolas Faltot (işçi)
  39. Paul Ferrat (yazar)

 

Görüldüğü gibi Merkez komitesi ağırlıklı olarak işçi, emekçi ve küçük esnaftan oluşmuştur. Hepsi de yurtsever ve ilk bildirgede vurguladıkları gibi ulusa ihanet etmiş “meşru” hükümete karşı sosyal ve demokratik bir Cumhuriyeti savunurlar. Diğer yandan Merkez komitesinin 15 üyesi Uluslararası İşçi Birliği’nin (Enternasyonal’in) üyesidir, Marksizm’i bilmemekle birlikte kapitalizmi aşma ve yeni veya daha ileri bir dünya kurmayı hedefleyen görüşlere sahiplerdir. Bu kişiler arasında esas olarak Blankizm, Proudhonculuk, neo-jakobinizm egemendir.

Merkez komitesinin esas gücü işçi ve emekçi kitleleriyle olan sağlam bağlarından gelir, ilk makalede imzası olan birçok yönetici geniş kitleler içinde tanınmaz fakat her biri kendi mahalle ve bölgesinde birer önderdir. Birkaç hafta sonra komünün yöneticilerinden olan Arthur Arnould yenilgiden sonra yazdığı kitapta bu hükümeti şu şekilde tanımlar: “Evrenin ilk şehri sadece bilinmeyene değil, aynı sırada bilinmeyen kişilere aitti. Burada, belediye sarayında, bilinmez kişilerden oluşan bir hükümet vardı, esas olarak basit işçi ya da küçük emekçilerden oluşuyordu ve en azından 3’de 2’sinin ismi kendi sokaklarının ya da atölyelerinin dışına hiç çıkmamıştı.[7] Birçok görgü tanığı, yazılan anılar, gazetelerde çıkan birçok makale, polis arşivlerinde toplanan belgeler işçi ve emekçilerin kendilerinden saydığı merkez komitesinin toplantılarına habersiz girdiği, kendi taleplerini doğrudan ilettiğini, üyeleriyle mahallelerde buluştuğunu anlatır.[8]

Fakat belirtmek gerekir ki bu komite içinde ya da askeri olarak yüksek düzeyde görev almış ve komünün davasına bağlı olmayan maceracı, tuhaf ve işçi sınıfının çıkarlarına karşıt kişilerde de bulunur. Örneğin Jules Babick kendince bir din icat eder ve kendisini de “peygamber” olarak görür.[9] Ya da Charles Lullier veya Stanislas Blanchet komüne açıktan ihanet eden iki Ulusal Muhafız yöneticisidir. Charles Lullier halkın davasına hiçbir zaman bağlanmamıştır fakat koşullar 15 Mart’ta Muhafızların Merkez Komitesi, 18 Mart’ta ise top-obüsler kumandanı olmasını sağlamıştır. Komün yenildikten sonra askeri mahkeme önünde 18 Mart günü Paris’ten kaçan Thiers’i tutuklama fırsatının olduğunu ama bilinçli olarak geçmesine izin verdiğini belirtir ve ilerleyen haftalarda da komüne büyük zararlar vermeye devam eder.

Stanislas Blanchet ise Muhafızların Merkez Komitesine ve ardından da 26 Mart seçimlerinde komüne seçilmiştir. Versay ajanlarına karşı en sert önlemler alınmasını savunanlardan birisidir ama 5 Mayıs günü İmparatorluk döneminde Lyon kentinde polis ajanlığı yaptığı ortaya çıkar. Tutuklanır ve sorgulanır ama savaş koşulları komüne ne kadar zarar verdiğini somut olarak tespit etmeye elverişli değildir.

Bu maceracı ve karşı devrimcilere rağmen Ulusal Muhafızların merkez komitesi devrimci bir hükümettir ve 26 Mart seçimlerinden sonra iktidarı komüne devredene kadar birçok önemli karar almıştır.

19 Mart günü iki defa toplanan komite önemli kararlar alır: Bakanlıkların ele geçirilmesi, omün seçimlerinin 22 Mart’ta yapılması[10], sıkıyönetimin kaldırılması, askeri mahkemelerin lağvedilmesi ve siyasi tutukluların serbest bırakılması. İlerleyen günlerde işçi ve emekçilerin yaşam koşullarını iyileştirmeye yönelik kararlar da alır: eşya teminatı karşılında ödünç para veren Mont de Piété kurumunun borcunu ödeyemeyen vatandaşların eşyalarının satmasının yasaklanması, esnafın kira borçlarının bir ay ertelenmesi, kirasını ödeyemeyenlerin evlerinden atılmalarının yasaklanması[11], en düşük kiralar, dolayısıyla en yoksul kesiminin kaldığı evlerin kiralarının bir yıl ertelenmesi, diğerlerinin ise kira miktarına bağlı olarak daha az sürelerle ertelenmesi, Mont de Piété borç kurumlarında bulunan ve değeri 15 franktan düşük olan eşyaların sahiplerine tekrar iade edilmesi. Alınan bu acil karalar Paris’in en yoksul kesiminin yaşam koşullarını iyileştirmeye yöneliktir. Asayişi sağlamaya yönelik merkez komitesi, görevini terk eden memurların tümünün 25 Mart’tan önce görev başına geçmesi, aksi taktirde görevlerine temelli son verileceğini duyurur. Ordunun genel kurmayı yeniden düzenlenir ve yeni görevlendirmelere gidilir. Hırsızlık ve sokaklarda şans oyunları yasaklanır. Bu kararlarla Merkez Komitesi bir hükümet gibi davranır ve bir işçi devletini inşa etme girişimlerinde bulunur. Merkez Komitesi iktidarı seçimlerle “meşrulaşmış” bir hükümete devretmek ister ve en kısa süre içinde bu seçimleri tertiplemek ister fakat devrimin hemen ardından Paris’le Versay arasında “arabuluculuk[12] rolü üstlenen ve önemli bir kısmı “ılımlı cumhuriyetçilerden” oluşan bölge belediye başkanları ve milletvekillerin müdahalesi sonucu belirlenen tarihlerin iki defa ertelenmesine ve sonuçta seçimlerin 8 gün sonra, 26 Mart’ta gerçekleşmesine neden olur. Seçimlerden önce Merkez Komitesi halka oy kullanma çağrısı yapar ve hala bugün açısından bile kulaklara küpe olması gereken adaylar konusunda “öğütlerde” bulunur:

Görevimiz tamamlanmıştır, yerimizi yeni seçilmişlere bırakacağız. (…) Sizlere en iyi hizmet sunacak kişilerin içinizden seçeceğiniz, sizin gibi yaşayan, aynı dertleri paylaşan kişilerden olduğunu göz ardı etmeyen. Çok hırslılara olduğu kadar çok bilmişlere de mesafeli durun. (…) Eyleme geçmeye aciz olan laf ebelerine de dikkat edin. (…) Serveti bol olanlardan kaçının, zira serveti olan birisinin işçiye kardeşi gibi bakması çok nadirdir. Son olarak ise, samimi olan, halkın içinden çıkmış, kararlı, aktif, adaletli ve namuslu olduğu bilinen kişileri arayın. Tercihlerinizi oylarınızı almaya çalışan kişilere yönelik yapmayın, zira esas liyakat alçak gönüllülüktedir, adayların seçmene gelmesi değil, seçmenlerin adayları öne çıkarması gerekir.[13]

229 bin 167 seçmenin oy kullanarak seçtiği komün, 28 Mart’ta belediyenin önünde toplanan 200 bin kişinin huzurunda adları teker teker sayılarak ilan edilir.

Marsilya, Lyon, Toulouse, Sainte-Etienne, Narbonne, Limoges ve Le Creusot gibi kentlerde de ayaklanmalar gerçekleşmiş ve emekçiler yönetimleri çok kısa süreliğine ele geçirebilmişlerdir, ama devrimci merkezler arasında bir irtibatın olmamasından dolayı bunların önemli bir kısmı sadece birkaç gün sonra yıkılmıştır. Keza Cezayir’de de bir isyan yasanmış ve sömürülen Arap halkı ulusal ve sosyal taleplerle sömürgecilere karşı çıkmıştır. Fakat Paris’in Cezayir’le ilişkileri de neredeyse yoktur.

 

İLK İŞÇİ İKTİDARI OLARAK KOMÜN

26 Mart seçimleriyle tarihte ilk defa 25 işçi seçilerek iktidara gelmiştir. Komüne seçilmiş ama siyasi ve sınıfsal nedenlerden dolayı daha sonra istifa eden burjuva ya da Versay hükümeti taraftarlarının ayrılmasından sonra Komün konseyinin fiili olarak 78 üyesi kalır. Yani yeni iktidarda işçi oranı 3’de 1’dir. 16 Nisan’da yapılan ek seçimler sonucuyla birlikte değerlendirildiğinde Komün Konseyinin 42’si Enternasyonal üyesi işçi önderi veya üye olan sendikal odalarında ileri rol oynayan işçi temsilcilerinden oluşur. İşte bundan dolayı Komün yönetiminden bahsederken Marx “doğal olarak, çoğunluğu işçiler ve işçi sınıfının kabul görmüş temsilcileri oluşturuyordu[14] der. Bu sayı elbette komünün işçi sınıfına yönelik kararlar alma ve devletin proleter nitelikli olmasında önemli bir rol oynamıştır.

Zor koşullara rağmen komün, işçi sınıfının, küçük burjuvazi ve aydınların en ileri kesimleriyle ittifakı olarak, yeni bir dünya umuduyla harekete geçer. İşçilerin yanı sıra komünde esnaf, zanaatçı, emekçi, bilim, edebiyat ve sanatçılar de ilerden görev üstlenirler. En fazla öne çıkan işçi önderleri arasında Enternasyonal üyeleri Eugène Varlin, Léo Frankel, Auguste Serrailler, Emile Duval, Augustin Avrial, Gustave Tridon vardır, doktor ve mühendis Edouard Vaillant, ressam Gustave Courbet, bilim insanı Gustave Flourens, öğretmen Gustave Lefrançais, gazeteci Auguste Vermorel, Charles Delescluze, Gustave Tridon, Grousset Paschal, yazar Jules Valles, şair Jean-Baptiste Clément ve Eugène Pottier, öğrenci Raoul Rigault, muhasebeci Théophile Ferré ve François Jourde Paris Komünün en önde gelen önderleridir. Bunlar iktidarda kalacakları 62 gün içinde farklı görevler üstlenmiş, görevlerini yerine getirirken bu hararetli ortam ve farklı küçük burjuva ideolojilerin etkileri altında hatalar yapmışlar fakat davalarına içtenlikle, sonuna kadar bağlı kalmışlardır.

Komün evrensel bir dünya anlayışıyla, işçi ve emekçilerin davasına bağlı yabancı uyruklu devrimcilerin de görev üstlenmesine olanak sunmuştur. Polonyalı, Rus, İtalyan, Macar ve Belçikalı kadın ve erkek devrimciler işçi sınıfının ilk iktidarında önemli görevler üstlenirler. Dünya tarihinde ilk işçi Çalışma Bakanı olan Léo Frankel Macar kökenlidir, komünün en öne çıkan generallerinden Jaroslaw Dombrowski ve Walery Wroblewski Polonya kökenlidir. Rus kökenli ve Marx ile bizzat irtibatta olan Élisabeth Dmitrieff, kadınların komüne ilerden katılmasına yönelik aktif bir rol oynamıştır.

 

BURJUVA DEVLETİNİ PARÇALAMA VE YENİ BİR AYGIT OLUŞTURMA GİRİŞİMLERİ

O zamana kadar gerçekleşmiş tüm burjuva devrimlerinden farklı olarak Paris Komünü var olan bir devleti devralıp kendi hizmetine sokmamış, eski devlet aygıtını parçalayarak yerine yeni bir aygıt kurma girişimde bulunmuştur. Kuşkusuz bunu tam anlamıyla gerçekleştirmeye zamanı olmamıştır, fakat attığı adımlar, verdiği kararlar ve geniş emekçi kitlelerin oynadığı rol komünün niteliğini belirlemeye yeterli olmuştur.

Komünün 29 Mart tarihli ilk kararnamesi devamlı orduyu lağveder ve halkın kendisini savunacağı bir askeri yapıyı yürürlüğe sokar. Devamlı ordunun yerine silahlanmış işçi ve emekçilerden oluşan Ulusal Muhafızlar geçer. Polis teşkilatının yerini ulusal muhafızların rezervlerinden oluşan taburlar alır. 2 Nisan tarihli kararnameyle aralarında komün üyeleri de dahil olmak üzere tüm memurlar için geçerli olan seçme ve seçilme ilkesi beyan edilir. Seçildiği görevi yapmayan herkesin görevden alınması genel işleyiş ilkesi olarak ilan edilir. Yine aynı tarihli kararnameyle en yüksek memurların ücreti yıllık 6000 frankla sınırlandırılarak kalifiye işçilerin ücretleriyle hemen hemen aynı düzeye indirilir. Böylelikle devlet bürokrasinin beli kırılır ve halkın hizmetinde olan bir devlet aygıtının temelleri atılmış olur. Yanı sıra burjuva parlamentarizmin işleyişini karakterize eden ilke de terk edilir, yasama ile yürütme erkleri birleştirilir. Komün hem yasama hem de yürütme organıdır, kolektif tartışmalar sonucu alınan kararlar belirlenen 9 Komisyon (askeri, mali, adalet, iç işler ve kamu güvenliği, dış İlişkiler, çalışma ve değişim, kamu hizmeti, eğitim, gıda) tarafından yetki alanlarına göre hayata geçirilir. 20 Nisan’da komünün en yüksek organı olarak 9 Komisyon temsilcilerinin oluşturulduğu Yürütme Komisyonu seçilir. 1 Mayıs’tan itibaren ise alınan askeri acil duruma cevap verebilmeye yönelik geniş yetkilere sahip 5 kişiden oluşan kamu selameti komitesi kurulur ama bu değişikliklere rağmen komün asla burjuva parlamentarizmine düşmez.

Tüm bu önlemler eski burjuva devletini parçalayıp yerine yeni bir devlet aygıtının oluşmasının adımlarıdır. Bu girişimleri Marx ve Engels proletarya diktatörlüğünün hayata geçirilmesine yönelik bir ilk tecrübe olarak değerlendirir ve bu açıdan olağanüstü bir öneme sahiptir.

Bu yeni devlet tipinde anlaşıldığı gibi geniş emekçi kitleler de önemli bir yer tutarlar. Yöneticileri seçme ve gerektiğinde görevden alma ilkesi, atılan ve atılacak adımları savunmaya yönelik silahlandırılması geniş halk kitlelerinin belirleyici bir rol oynamasını sağlar.

 

HALK KİTLELERİN TARİHSEL İNİSİYATİFLERİ ÜZERİNDEN YÜKSELEN BİR İKTİDAR

Halk kitleleri de komün esnasında yoğun bir şekilde siyasete katılır, kendi temsilcilerinin iktidarda olmalarının yanı sıra alınan kararları etkiler ve tüm komün yöneticilerini de asgari düzeyde denetler. Eskiden var olan sendikal odalar halk kitleleri içinde faaliyetlerine devam eder fakat bu hararetli dönemde belirleyici bir rol oynayamazlar, zira en aktif ve motor rolü oynayan yöneticileri zaten kçomünün farklı kurumlarında ileri rol oynar ve sendikalara ayırabilecek zamanları kalmaz. Kitleler içinde bu dönem içinde en etkin rolü 4 Eylül 1870 devriminden sonra 1848 tecrübesini değerlendirerek kurulan onlarca kulüp oynar.[15] Genelde akşamları kiliselere el koyarak toplanan kulüpler Paris işçi sınıfı ve emekçilerinin hızla siyasileşmesine büyük katkılarda bulunur.  En aktif kulüplerden biri olan ve bir emekçi semti XI. Bölgede olan Saint-Ambroise kilisesinde toplandığı için bu kilisenin adıyla tanınan kulüp bir afişinde halkın bu herkese açık toplantılara katılmasının önemini şu şekilde belirtir:

Herkese açık toplantıların yardımıyla haklarımızı öğrenip savunabildik. Sadece halka açık toplantılarda, içinden geçtiğimiz fırtınalı durum hakkında kendimizi aydınlatabiliriz.

Bu nedenle, her vatandaşın nelerin yaşandığını, nasıl gerçekleştiğini ve nasıl olması gerektiğini tam olarak bilmesi için gelmenizi ve katılımınızı istiyoruz.

Toplantılarda herkes ne düşündüğünü söyleyebildikten sonra, yaşananlara dair kararlar almak bizim için çok daha kolay olacaktır.”[16]

Diğer aktif kulüplerden birisi olan Église Saint-Nicolas-des-Champs kulübü ise tüm vatandaşlara kiliselerde akşamları “halkın siyasi eğitimini[17] sağlamak için kulüpler kurma çağrısı yapar. 1848 devriminde bu yana var olan ama birçok defa yasaklanan ve tekrar kurulan kulüpler bir nevi siyasi parti rolü oynarlar. Paris Komünü esnasında farklı mahallelerinde 40 civarında[18] kulüp neredeyse günlük toplanarak çalışma yürütür, yüzlerce, hatta Nicolas-des-Champs gibi en etkili birkaç kulüpte binlerce yurttaş siyasete aktif katılır. Buralarda günlük siyasi ve askeri gelişmeler tartışılır, bazen Komüne yönelik ciddi eleştiriler konuşmaların konusu olur ve katılımcılar tarafından da destek alır. Ama bu eleştiriler Komünü mahkûm etmeye yönelik değil, tam tersine daha da ilerlemeye amaçlar ve bu amaca bağlı olarak başta o bölgeden seçilmişler olmak üzere komünün yöneticileri sık sık toplantılara davet edilir, bazıları fırsat buldukça katılmayı kabul eder hem eleştirileri dinler hem de halka hesap verme fırsatı bulurlar. İktidarın ele geçirilmesi ve daha sonrasında kitlelerin oynadığı aktif siyasi rol, komün yönetiminde olan işçi temsilcilerinin en etkin önderler arasında olması ve genel olarak yeni devlet aygıtıyla olan bağlardan hareket ederek, Eugene W. Schulkind kulüplerin görevini 5 ayrı noktada özetler:

1. Komünün ilerici politik ve sosyal karakterini propaganda ederek komüne daha fazla destek sağlamak;

2. Talep, öneri ve Komün için gerekli bilgi aktarımı için ifade merkezleri olarak hareket etme.

3. Komünde kararlaştırılacak ve daha sonra eyleme geçecek önlemlerin hazırlanmasına katılmak

4. Başkentte Versay yanlısı unsurların eylemlerine karşı halkın uyanık kalması için hareket etmek.

5. Paris bölgelerinin idaresine yardım etme ve Komünün kararlarının uygulanmasını sağlamak.[19]  

Kulüp toplantıları işçi ve emekçilerin taleplerinin haykırıldığı yerlerdir. Halkın yaşam koşulları, sorunları ve bunlara karşı atılması gereken adımlar en hararetli tartışılan konuların başında gelir. Örneğin emekçi mahallesi olan Saint Ambroise’da toplanan kulübünün tartışmaları emekçilerin taleplerinin tartışıldığı ve onaylandığı bir yerdir: 13 Mayıs toplantısında yardım fırınlarında çalışan emekçilerin ücretlerinin düşürülmesini, 14 Mayıs toplantısında bu fırınlarda çalışma koşullarını düzeltmeye yönelik açılış saatlerinin sınırlandırılması ya da 17 Mayıs toplantısında kömür fiyatlarının artmasını teşhir eden kararlar oylanır. La Marseillaise kulübü 21 Nisan toplantısında “belediye kasaplarının” açılmasını talep eder.[20] Nicolas-des-Champs ve proleterler kulüpleri 15 ve 16 Mayıs toplantılarında önemli bir gider kalemi olarak kiralar meselesini gündeme alır ve 500 Frank’ın altında olan kiraların tamamen ödenmemesini, üstünde olanların ise 3’de 1’nin düşürülmesini onaylar. Komünün askeri durumu gündeme gelen önemli konular arasındadır. “Bu alanda yapılan konuşmaların yelpazesi çok geniştir: taşranın harekete geçirilmesi, görevden kaçanlara savaş açma, ihanet edenleri cezalandırma, silahlı kuvvetlerin durumu, yürütülen askeri operasyonların eleştirisi…”[21] emekçilerin en fazla tartıştığı ve önerdiği konular arasındadır. Tribun du peuple adlı gazetenin 10 Mayıs 1871 tarihli sayısında yayınlanan bir makale “tüm bir halk önemli konuları tartışıyor, ilk defa bugüne kadar sadece filozoflara ayrılan sorunlar konusunda işçilerin görüşlerini paylaştığını duyuyoruz. Yeni bir çağ açıldı[22] diyerek yaşananların önemine dikkat çeker.

Anlaşıldığı gibi emekçilerin kitlesel olarak katıldığı bu kulüpler komün esnasında önemli siyasi bir rol oynar fakat komünde egemen olan Proudonculuk ve Blankizm ideolojilerinden dolayı maalesef kitlelerin inisiyatifleri ve tarihsel potansiyelleri yeterince dikkate alınmamış ve desteklenememiştir.

Komünün yürütme kurulu genel sekreteri Henri Brissac’ın yöneticilere gönderdiği 26 Nisan tarihli bir not bu açıdan anlamlıdır:

Her gün gerek sözlü gerekse de yazılı olarak, bazen bireysel, bazen de Kulüp ya da Enternasyonal’in seksiyonları tarafından oylanmış birçok öneri alıyoruz. Bu öneriler genelde mükemmeller ve Komünün bunları değerlendirmesi gerekir. Dolayısıyla bunu not etme ve bir raporun konusu haline getirme meselesi Komünün sekretaryasına düşer. Hatta bu önerileri incelemek için bir Komisyonun kurulması acildir, zira Komün bunlardan çok faydalanabilir, ama bu yürütme komisyonunun yetkilerinden çıkmama şartıyla.[23]

26 Mart seçimlerinden tam dört hafta sonra komün yöneticilerinden birisinin kitle örgütlerini yeterince dikkate alınmadığını kabul etmesi elbette önemlidir ama sadece birkaç hafta süren bir iktidar açısından bu sürenin kaybedilmesi de can alıcı bir sorundur. Birçok kulüp, komünün yürütme organlarının bu eksikliğini gidermelerini beklemeden girişimlerde bulunur. Brissac’ın sözünü ettiği günlük ziyaretler bunun bir parçasıdır. Keza bu toplantılara da ısrarla davet edilirler[24] ama zaman ve yapılacak acil işler sorunu öne sürülerek genelde ret edilir. Ama emekçi kitlelerle yaşanan bu kopuşun farkında olan yöneticiler de vardır. Örneğin Gustave Lefrançais, yenilgiden sonra yazdığı kitapta bu konuya değinir ve yöneticilerin sorumluluklar altında ezildiğinden dolayı “halk toplantılarından uzak kaldığını” ve aslında buralara katılmanın “kamuoyunun duygularıyla iç içe geçme, ondan esinlenme ve gerektiğinde hataları düzeltmesi” için gerekli oluğunu belirtir.[25] Yine Komünün en önemli yöneticilerden birisi olan Charles Amouroux 20 Mayıs’ta Thêatre-Lyrique’de yapılan bir halk toplantısında yapılan eleştirilere aynı yönde bir cevap verir:

Komün hatalar yapabilir ve hatalar da yaptı, yeterince halk hareketinden esinlenmedi. Yeterince kulüplere doğru koşmadı. Nicolas-des-Champs’da (kulübünde) söylemiştim, Robespierre ya da Saint-Just Konvansiyona geldiklerinde güçlülerdi çünkü Jakobenler ya da Cordeliers kulüplerinden çıkıp geliyorlardı, aynı şekilde Marat da güçlüydü, çünkü emekçi halkın içinde duyduklarını yazıyordu.[26]

 

KOMÜNÜN SOSYAL VE EKONOMİK ÖNLEMLERİ

Komünün onayladığı sosyal ve ekonomik kararların doğru anlaşılması bunların hangi perspektiften okunması gerektiği sorusuna açıklık getirmeyi gerektirir. Komün yıllarla değil haftalarla ölçülen bir iktidardır ve üstelik bu 72 günlük iktidarın ilk 10 günü seçimler tertipleme, geri kalan 62 günün 58 günü Versay’la savaş koşullarında geçmiştir. Versay ordularının 21 Mayıs’ta Paris’e girdikten sonra artık yapılacak tek şeyin savunmak ve savaşmak olduğu da göz önünde bulundurulursa Komünün sadece 53 günlük bir ömrünün olduğu görülecektir. Diğer yandan Komün, işçi sınıfının iktidarı ele geçirmesi için nesnel ve öznel koşulların daha hala yeterince olgunlaşmadığı koşullarda gerçekleşmiştir.

Komünün olağanüstü zor koşullarda, çok kısa bir süre ve tek şehirde kararlaştırdığı reformlar onun sosyalist özüne işaret eder. Zira çoğunluğu oluşturan Prudoncuların teorik olarak savunduğunun tersine, “Komün, çoğunluğun emeğini azınlığın zenginliğine dönüştüren o sınıf mülkiyetini ortadan kaldırmak istiyordu. Mülksüzleştirenlerin mülksüzleştirilmesini amaçlıyordu[27] ama bunu “mucizelerle”, “hazır ütopyaları” gerçekleştirerek değil, Marx’ın deyimiyle “uzun mücadelelerden, bir dizi tarihsel süreçten geçmek zorunda olduğunu[28] yaşanan tarihsel koşulların dayatmasıyla seziyor ve görüyordu.[29] Burada Komünü yöneten küçük burjuva sosyalist siyasi akımların eğilimleriyle atılan siyasi adımlar arasında bir çelişki olduğu elbette açık. Lenin bu çelişkiye rağmen atılan adımları şu şekilde açıklar: “Komünü kuranların bizzat kendileri onun doğasını anlamıyorlardı. Onları hareket geçiren şey harekete geçen kitlelerin mükemmel sezgisiydi, fakat Fransız sosyalizminin hiçbir fraksiyonu ne yaptığının bilincinde değildi.[30] Bu çelişki ise atılan adımları büyük oranda sınırladı.

16 Nisan tarihli bir kararnameyle Komün Paris’ten kaçan veya iş yerini terk eden işverenlerin fabrika ve atölyelerini üretimi yapan “işçilerin kooperatif birliğine” devredilmesini kararlaştırır. “Mülksüzleştirenlerin mülksüzleştirilmesi”ne yönelik bu ilk adım utangaç bir adımdır zira söz konusu kişilerin Paris’e tekrar döndüklerinde bu kullanım süresinin maddi olarak karşılanmasına yönelik bir tazminat ödenmesi de kararlaştırır aynı zamanda. Komünün 4 Mayıs tarihli toplantısında bu el koymaların büyük şirketlere genişletilmesi önerilir ama öneri ret edilir. Komün diğer yandan üretimin devlet ve işçiler tarafından denetlenmesine yönelik kararlar da alır. Örneğin 3 Mayıs tarihli bir kararnameyle Louvre silah atölyesini, işçi ve emekçilerin önerisi üzerine çalışan tüm işçilerin seçtiği ve görevini yerine getirmediğinde tekrar görevden alabileceği bir delegenin yönetmesi onaylanır.

29 Mart tarihli bir kararla Ekim 1870’den bu yana emekçi kitlelerin kiraları 9 aylığına iptal edilir. 16 Nisan tarihinde küçük esnafın 3 yıllık borçlarını karşılama kararı verilir.[31] 25 Nisan tarihli bir kararname, işçi ve emekçilerin acil ihtiyaçlarına cevap vermeye yönelik boş konutlara el koyma ve bunları evleri bombalanan, yıkılanların hizmetine sokmayı kararlaştırır.[32] 6 Mayıs’ta eşya teminatı karşılında ödünç para veren Mont de Piété kurumunda bulunan ve azami olarak 20 frank değerinde olan 800 bin eşyanın tekrar sahiplerine devredilmesi kararlaştırılır.[33]

Bunların yanı sıra Komün eğitim ve kültür alanında da önemli reformlara imza atar. 3 Nisan’da Kilise ve devlet birbirinden ayrılır ve laikliğe geçilir. Kilisenin etkisinin azaltılmasına yönelik okullarda laik-sivil öğretmenler görevlendirilir, bunların ücretleri arttırılır. İlk okul ücretsiz ve zorunlu hale getirilir. Bilimle üretim arasında doğrudan bir bağ kurmaya yönelik Fransa tarihinde ilk meslek okulu da yine Komün tarafından onaylanır. Müze ve kütüphaneler de yeniden düzenlenir, 20 Mayıs’ta tiyatrolar sanatçılara ve buralarda çalışan işçilere devredilir.[34] Bu kararların ezici çoğunluğunun hayata geçirmeye zamanın olmaması onların önemini azaltmaz ve Komünün sınıfsal niteliğini açıkça ortaya koyar.

 

KOMÜNÜN HATALARI

Komünün yenilmesi son tahlilde güç ilişkisiyle açıklanabilir, fakat dünya işçi sınıfı mücadelesini sarsan bu 10 hafta içinde bu ilk işçi hükümetinin, “burjuva aklını bu denli zorlayan sfenks”in[35] onlarca siyasi ve askeri hatası olmuştur.

Birincisi Paris’in devrimci iktidarı, önce Ulusal Muhafızların Merkez Komitesi, daha sonra ise komünün bizzat kendisi, iktidarı ele geçirdikten sonra aşırı uzlaşmacı ve ılımlı bir tavır sergiler. Dağınık ve telaş içinde geri çekilmek zorunda kalan Versay hükümetinin güçlerini yeniden toparlamadan önce son hamleyi vurmak yerine Paris bölge belediye başkanları ve milletvekillerinin “arabulucu” girişimleriyle zaman kaybeder ve can alıcı günleri değerlendirmeden aciz kalır. Komün yöneticilerinin önemli bir kesimi sanki Versay hükümeti daha önceden başlatmamış gibi bir iç savaştan kaçınmak isterler. Ama 2 Nisan’dan itibaren ağırlıklı olarak muhafazakâr eğilimli köylülerden oluşan ve harekete geçmeden önce yoğun bir propagandaya tabi tutulan Versay orduları Paris’in kapılarına dayanır ve ilk katliamlara başlar.

İktidarın ilk günlerinde yaşanan diğer bir hata ise formel bir demokrasiye aşırı bağımlı bir tavır içinde olarak acil yapılması gereken görevlerin, atılması gereken adımların muğlak olması bir yana bunların adeta seçimlerle gelecek bir meşruiyete bağlanmasıdır. Oysaki geniş kitleler içinde zaten bir meşruiyet vardır, zira 26 Mart seçimlerinde oy kullanan 230 bin seçmenin 190 bine yakını Komünü destekleyen adaylara oy kullanır, ama gel gör ki devrimin geleceği açısından can alıcı öneme sahip olan 18 Mart ile 26 Mart arasında tam bir hafta bu şekilde harcanır. Seçimlerinden sonrada Komün aynı siyasi saflıkla devam eder ve Versay ajanları adeta Paris sokaklarında cirit atarken kendisini savunmaya yönelik doğru dürüst önlem bile almaz. Arşivler bugün Versay’ın emrinde olan birçok ajanın bir kısmının tespit edilmesini sağladı: Örneğin Doktor Troncin-Dumersan Versay’a defalarca elini kolunu sallayarak gider, Thiers’in emrinde olan ajanlara para ve talimatları iletir. Ulusal Muhafızların VII. Lejyon genel kurmay üyesi Barral de Montaud, XVII. Lejyon yöneticilerinden Luley, Top-obüs genel müdürü Pierre Guyet, Teğmen-Albay Jules Aronsohn Ulusal Muhafızların yönetici kadrolarında bulunan kimi ajanlardan sadece birkaçıdır.[36] Bunlar Komünün askeri birliklerinin birçok cephaneliğini sabote etmenin yanı sıra askeri birliklerin koordineli işleyişini de engellerler. Kentin en zenginlerinin buluştuğu Café de Suède, Café de Madrid ve Café des Princes kafeteryaları ajanların buluştuğu, bilgiler paylaştığı merkezlerdir ama buraları denetlemeye yönelik önlemler alınmaz. 17 Mayıs’ta Rapp caddesinde bulunan barut deposunun sabotaj ile patlatılması Versay ajanlarına karşı savaşı acil bir durum haline getirir ama çok geç kalınmıştır.

Keza “basın özgürlüğü” adı altında karşı devrimin açıktan borazanlığını yapan birçok gazetenin basılma ve dağıtılmasına göz yumulur. Bunlar ancak Komüne karşı düşmanca bir tavır sergilediklerinde yasaklanır ama isim değiştirerek yeniden çıkma ve satılmalarına yine göz yumulur. Versaylı generallerin komünarları kurşuna dizmeye başlamalarından sonra 5 Nisan’da rehinler kararnamesi onaylanır, her katledilen komünara karşı “tesadüfen seçilecek üç Versaylının kurşuna[37] dizileceğini belirtiler ve 200’den fazla taraftarları tutuklanır, yalnız yaşanan bu iç savaş koşullarında bu önlemler yetersizdir ve kimi bireysel inisiyatif dışında Komün, düşmanın her katliamına kanla cevap verme kararını on binlerce Parislinin katledildiği “kanlı haftadan” önce hayata geçirmez.

Aynı kararsızlık yıkacağını ilan ettiği sosyal düzenin temellerine saldırma, el koyma konusunda da yaşanır. Merkez Bankası Paris’tedir fakat aynı legalci tavırla ancak Paris belediyesinin hesabındaki paralar dışında çok az bir miktar kullanılır ve onlar da “borç” olarak alınır. Merkez bankasının alt-guvernörü Alexandre de Ploeuc’ün Komünün yıkılmasından sonra Meclis Komisyonu önünde verdiği ifade, yapılan hatanın boyutlarını daha iyi anlamayı sağlıyor. Guvernöre göre Merkez Bankasının kasasında o dönemde (28 Mart 1871 tarihinde) 242 milyon frank, 899 milyon değerinde portföy, 120 milyon değerinde garantili eşya, 11 milyon değerinde altın, 7 milyon değerinde mücevher, 900 milyon frank yatırım bordrosu bulunmaktadır. Yani toplam 2,18 milyar frank değerinde bir hazine. Buna 800 milyon basılmış ama imzalanmamış parayı da elbette eklemek gerek. 20 Mayıs tarihli Ploeuc’ün bir başka notuna göre ise eğer Merkez Bankası ele geçirilmiş olsaydı, 2 milyar 97 milyonu aktif olmak üzere, pasif değerlerle birlikte toplam olarak banka 4 milyar 789 milyon frank kaybederdi.[38] Kuşkusuz savaş koşullarında esas çoğunluğu oluşturan pasif ticari değerleri kullanmak imkansızdır ama bunların ele geçirilmesi Fransız burjuvazi üzerinde devasa bir baskı unsuru oluştururdu.

Bunun yerine Komün temsilcileri 20 Mart’la 23 Mayıs arasında Merkez bankasından toplam 31 defa para alabildiler, ama her seferinde banka guvernörü karşı çıkmış ve uzun tartışmalar sonucu en fazla 1 milyon frank vermiştir. Merkez bankasında 4,7 milyar değerinde bir hazine bulunurken, iktidarda olan Komün bankadan toplam sadece 16 milyon 765 bin 202 frank alabilmiştir, üstelik bunun 9 milyon 401 bin 809 frankı ise Paris Belediyesinin hesabında bulunan paradır. Tam tersine aynı süre içinde Merkez Bankası Thiers’e gizlice toplam 257,6 milyon frank göndermiştir, yani Komünarlara verilen kırıntıların tam 15 kat daha fazlası.[39]

Diğer yandan atılması gereken daha acil kararlar yerine hiç de acil olmayan, kimi anarşist ve Blankici siyasi akımları tatmin etmeye yönelik Vendôme sütunu, Thiers’in evi, XVI. Louis ve Marie Antoinette’in mezarı vs. gibi sembolik yer ve konumların yıkımıyla uğraşılır enerji ve zaman harcanır.

Son olarak ise devrimin başarılı olabilmesinin önemli koşullarından bir diğeri ise kısa bir süre içinde ve güçlü bir şekilde diğer kent emekçilerinin ve kırların desteğini alabilmesiydi. Kuşkusuz Versay orduları Paris’i kuşatır ve Komünün tersine kır emekçilerine yönelik yoğun bir propaganda yürütür ama Paris bu zorluğu aşmaya yönelik çok sınırlı girişimler dışında doğru dürüst bir şey yap(a)maz. Yazar André Léo’nun kaleme aldığı ve Paris’in “köylüler için toprak istediğini” belirten ve 100 bin civarında basılan bir bildiri balon aracılığıyla kırsal bölgeye dağıtılmak istenir ama etkisi neredeyse hiç olmaz.

 

“ÇOĞUNLUK” VE “AZINLIK” BÖLÜNMESİ

Askeri olarak alınan yenilgilere bağlı olarak Mayıs ayından itibaren komünde iç çatışmalar o kadar sertleşir ki bölünmelere kadar varır. Genel olarak komün “çoğunluk” ve “azınlık” diye iki ana akıma bölünür. Neo-jakobenler, Blankicilerin yanı sıra bağımsızların ve sosyalistlerin bir kısmı “çoğunluğu” oluştururken, “azınlıklar” ise Prudoncu ve sosyalizmi benimsemiş burjuvalardan oluşur. Enternasyonal üyelerin ortak bir tavrı olmazken iki akım arasında bölünürler. “Çoğunluğu” oluşturan akımın aklı geçmişte kalmıştır ve komünü 1792-1793 devriminin bir devamı olarak algılarlar. 1871 devriminin proleter niteliğini göremezler. Bundan dolayı bu akıma üye olan birçok önder Komünün yapması gereken sosyal değişim ve dönüşümü anlamaz ya da küçümser. Fakat bu akım “azınlığa” göre komünün merkezi bir yapıya olan ihtiyacını çok daha yakından hisseder ve düşmanlara karşı daha sert ve çetin bir savaşmaya yönelik kararların alınmasını savunur. “Azınlık” ise Enternasyonal üyelerinin çoğunluğu ve radikal cumhuriyetçilerden oluşur, sosyo-ekonomik dönüşüme daha fazla önem verirler ama komün düşmanlarına karşı alınan önlemlere de anlaşılmaz bir şekilde karşı çıkarlar. Örneğin burjuva gazeteler yasaklandığında buna sert bir biçimde karşı çıkarlar.

Nisan ayının ikinci yarısında komünün askeri durumu hızla kötüleşmeye başladığı koşullarda iki akım arasında çatışmalar da sertleşir ve açık bir krize neden olur. Komünün 28 Nisan toplantısında Jules Miot 1793’e atıfta bulunarak “kamu selameti komitesi”nin kurulmasını önerir. Miot’ya göre geniş yetkilere sahip olacak olan bu komite birçok kolektif komisyonlardan oluşan hükümetin gelişmeler karşısında tesirsizliğini gidermeye yöneliktir. Önerinin esas düşünürü Felix Pyat ve dostları “büyük devrimin mitolojisiyle beslenmiş[40] ve yeniden bir Robespierre iktidarı yaratarak komünü kurtarmak isterler. Tartışmalar sert geçer ve üç güne yayılır ve sonuçta 1 Mayıs’ta komün 23 oya karşı 45 oyla “kamu selameti komitesi”ni kurma kararı verir. Azınlık komitenin seçimine katılmayı ret eder ve çekilir, bunun üzerine “çoğunluk” kendi arasında komite seçimine gider. İktidar 5 kişinin elinde merkezîleşir (Arnaud, Meillet, Ranvier, Pyat ve Gérardin) ama bu komitenin her şeye düzensiz bir şekilde müdahale etmesinden dolayı yapmak istediğinin tersine işler daha fazla dezorganize olur ve önemli askeri yenilgiler alınır. Bunun üzerine 8 Mayıs’ta yaşanan açık kriz sonucu Gérardin, Meillet ve Pyat “kamu selameti komitesinden” istifa etmek zorunda kalır, yerlerine Eudes, Gambon ve Delescluze geçer. İkinci “kamu selameti Komitesi” daha aktiftir ama gelişmeler karşısında etkin olamaz, böylelikle “azınlıkla” uçurum giderek daha da derinleşir. 9 Mayıs’ta azınlığın üyeleri Arnold, Longuet, Malon, Serraillier, Tridon ve Varlin imzasıyla sunulan bir öneri “kamu selameti komitesinin” bir “denetleme komitesine” dönüşmesini ister. Buna karşı ise Genel Güvenlik Komisyonu üyesi ve birkaç gün sonra komüne ihanet edecek olan Louis Chalain azınlık üyelerini “ihanet etmekten” tutuklanmasını önerir ama öneri kabul edilmez. 15-16 Mayıs’tan itibaren komün tüm yetkilerini kamu selameti komitesine bırakmayı onaylar, ve neredeyse tüm üyeleri azınlıktan oluşan Savaş Komitesi üyeleri görevden alınır ve yerlerine çoğunluğun temsilcileri getirilir. Aynı gün Varlin, Longuet ve Vermorel de görevlerinden alınır. Yaşananlar açık bir krize neden olur. 16 Mayıs’ta azınlık bir Manifesto kaleme alır ve alınan kararları protesto etme amaçlı artık komünün toplantılarına katılmama kararı verir. Manifesto, Paris Komünü’nün tüm yetkilerinin “adını kamu selameti diye duyuran bir diktatörlüğe” devrettiğini belirtir. Bundan dolayı komünün konseyine artık katılmayacağına, bunun yerine “ihmal” ettikleri bölgelerine çekileceklerini, ulusal muhafız kardeşleriyle komünü savunmaya devam edeceklerini bildirirler. Manifesto’yu Beslay, Jourde, Theisz, Lefrançais, E. Gérardin, Andrieu, Vermorel, Clémence, Serraillier, Longuet, Arnould, V. Clément, Avrial, Ostyn, Frankel, Pindy, Arnold, Vallès, Tridon, Varlin, Courbet ve Malon imzalar.

Komünün 17 Mayıs toplantısına azınlığın büyük kısmı katılmaz, çoğunluk ise katılanlardan bu manifestoya açıktan karşı çıktıklarını ilan etmelerini ister. Tartışma yeniden alevlenir. 19 Mayıs toplantısına ise azınlıktan hiç kimse katılmaz, komün resmen ikiye bölünmüştür ve Enternasyonal üyeleri iki tarafta da olduğu için ciddi iç sıkıntılar yaşar. Bundan dolayı Enternasyonal Paris Federasyonu 20 Mayıs’ta olağanüstü bir toplantı çağrısı yapar ve örgütün 30 seksiyonu temsil edilir. İki taraf da dinlenir ama Federal Komite “her şeyden önce birlik” diye bir karar alarak tüm üyelerinin derhal görevlerinin başına geçmelerini kararlaştırır. Komün Konseyinin 21 Mayıs tarihli toplantısında azınlık ve çoğunluk tekrar bir araya gelir, ama toplantı esnasında Alfred Billioray telaşla salona girer ve Versay ordularının Paris’e girdiğini belirtir.

Tüm bu iç bölünme ve hataların birçok nedeni vardır ama savaş koşullarının getirdiği olağanüstü zorluklar, neo-Jakobinizm, Blankizm ve prudonculuk gibi küçük burjuva ideolojilerinin etkileri, işçi sınıfının yeterince örgütlü olmaması ve kendi bağımsız partisine sahip olmaması en önemli nedenler arasındadır. Buna bir de ilk iktidar deneyimi olmaktan kaynaklı tecrübesizliği de eklemek gerekir.

 

KOMÜNÜN ASKERİ SORUNLARI VE YENİLGİSİ

26 Mart seçimleriyle seçilmiş yöneticilerinin önemli bir kısmı Versay ile bir iç savaşın engellenebileceğini ve dolayısıyla saldırmayacaklarını düşünür. Dolayısıyla 2 Nisan’da Versay birlikleri Komüne saldırmaya geçince şaşkınlık içinde kaldılar. Ama Versay’ın askeri dağınıklığının bilincinde olan ve bu durumu değerlendirmek isteyenler de yok değildir. Örneğin Emile Duval, Emile Eudes ve Théophile Ferré gibi komünün Blankici yöneticileri ya da Ulusal Muhafızların Merkez Komitesi Üyesi Paul-Antoine Brunel, Edouard Moreau ve Nicolas Faltot derhal Versay üzerine yürümek isterler ama azınlıkta kalırlar. Üstelik Charles Lullier gibi davaya ilk fırsatta ihanet edeceklerin Ulusal Muhafızların kumandanı olarak atanması da bu tür tüm askeri girişimleri engeller.

2 Nisan’dan itibaren Versay orduları saldırıya geçince artık gelişmelere seyirci kalmak mümkün değildir. Komünün yürütme komisyon derhal toplanır ve nasıl karşılık verilmesini tartışır. “Gustave Lefrançais, Felix Pyat, Gustave Tridon ve Edouard Vaillant gibi ‘siviller’ daha ilerden bir askeri hareket örgütlemek için zaman gerektiğini savunurken Ulusal Muhafızların yöneticilerinden olan Emile Eudes, Emile Duval ve Jules Bergeret derhal bir saldırıya geçme konusunda bastırırlar ve 3 Nisan sabahı Versay’a karşı bir saldırı düzenleme kararı verirler.[41] Komünün askeri birlikleri hazır değildir, sabah çıkma kararı verilmiştir ama silah ve gıda dağıtımı, emirlerin hızla gerekli yere iletilmesindeki gecikmelerden dolayı üç ayrı koldan çıkış yapan birlikler ancak akşama doğru hareket edebilirler. Birliklerinin bir kısmını toparlayabilen ve taşradan asker getirmeye başlayan Versay ordularıyla iki günlük çetin bir çatışmadan sonra komünarlar büyük bir yenilgi alırlar. Bu ilk askeri yenilgide Emile Duval ve Jenny Marx’ın büyük övgülerle andığı Gustave Flouren gibi generaller de hayatını kaybeder. Bu yenilgiden sonra Gustave Cluseret’nin yönettiği Komünün askeri birlikleri Versay’a saldırma taktiğinden temelli vazgeçip artık pasif savunma taktiğine geçer. Bundan sonra Komünün askeri olarak Versay’ı yenmesi imkansızlaşmıştır.

Komün düzenli orduyu lağvetmiştir ama yerine iktidarı savunabilecek bir halk ordusu hiçbir zaman tam anlamıyla kurulamaz. 18 Mart akşamı iktidarı ele geçiren ilk işçi hükümeti olan Ulusal Muhafızların Merkez Komitesi bir askeri komitedir ama 26 Mart seçimleriyle iktidarı “sivillere” devreder. Fakat Merkez Komitesi feshedilmez, hala askeri bir rol oynamak isteyince Komünün kurduğu ve bakanlık rolü üstlenen “askeri komisyon”la iç sorunlar çıkar. Zira Komün kendi dışında bir komitenin bu kadar önemli bir sorumluluk üstelenmesine karşı çıkar. Örneğin 31 Mart’ta Muhafızların Merkez Komitesi, Savaş Komisyonunun sorumlusu olarak General Cluseret’yi atadığında Komün yöneticileri buna sert bir şekilde karşı durur ve birçoğu Merkez Komitesinin derhal feshedilmesini ister. Bu ilk kriz Merkez Komitesinin üyesi ve Belediye sarayının komutanı olan Adolphe Assi’nin görevden alınmasıyla çözülür ama askeri sorunlar hiçbir zaman bitmez ve askerlerle siviller arasında sürekli tartışmalar yaşanır.[42] Bunlara bir de Komünün askeri birliklerinin yönetici kadrolarının yeterince tecrübesinin olmadığını eklemek lazım zira eski ordudan Komüne geçen rütbeli askerler sadece bir avuçtur.

6 Nisan’da Mareşal Mac Mahon, Versay ordusunun başına atanır, General Vinoy ise rezervistlerin başına geçer ve Komünü tamamen ezme hazırlıklarını hızlandırırlar.[43] La Cloche adlı bir gazetenin Versay temsilcisi olarak çalışan Emile Zola 6 Nisan 1871’de gönderdiği bir mektupta Versay’da egemen olan ruh halini şu şekilde ortaya koyar: “Versay’da sanki Paris’e devasa bir uzaklıktaymışız gibi, ve bizim görkemli zavallı siteden bir haydutlar yatağı gibi bahsediliyor. Orada yaşayan hiç kimse arasında bir ayrım yapılmıyor. Hepsi onlara göre ancak kurşuna dizilmeyi hakkediyor.”[44]

Bu ruh haliyle Mac Mahon’un orduları 9 Nisan’dan itibaren Paris’in etrafında konumlanır ve savaşın sonuna kadar 25 Nisan hariç her gün şehri topa tutar.

Nisan’ın son günlerine doğru Versay ordusu, Almanya’dan dönen esirler ve taşradan gelen ordu birlikleriyle birlikte 130 bine ulaşır. Paris’in teorik olarak 200 bin askeri vardır fakat gerçekte ordu fiili olarak 40-50 bini asla geçemez. Buna birde “Askeri işler” sorumlusu Cluseret’nin taktiksel hatalarını eklemek lazım. Versay’ın saldırıları karşısında 29 Nisan gecesi Paris’in savunulmasında belirleyici bir rol oynayan Issi kalesini kaybetmemek için ek birlikler göndermek yerine tam tersine birliklere terk etme emri verir. Bu hata Paris’in askeri savunma potansiyelini ciddi oranda geriletir ve bundan dolayı Komün tekrar Issi kalesini ele geçirme girişiminde bulunur ama 9 Mayıs’a kadar yürüttüğü çabalar etkisiz olur. Bu olaydan sonra Cluseret görevinden alınır ve yargılanana kadar hapse atılır fakat 21 Mayıs’ta, kanlı haftanın başladığı ve Komün’ün artık düzenli işleyemez olduğu koşullarda serbest bırakılır. Cluseret’nin yerine daha 26 yaşında olan İmparatorluk döneminde rütbeli asker olan Albay Louis Rossel geçer. Rossel derhal askeri birlikleri yeniden örgütlemeye ve disiplini dayatmaya girişir. Ulusal Muhafızları yeniden örgütlemek için var olan Lejyonların yerine her biri bir kışlaya bağlı alay birlikleri oluşturmak ister, ama halk ordusunu tasfiye edip, kendisine daha fazla güç verecek bir ordu örgütleme girişimi sağlamak istiyor diye Muhafızların Merkez Komitesi Rossel’in bu tasarısına şiddetle karşı çıkar.

Rossel ise gazetelere gönderdiği bir deklarasyonla girişimini haklı göstermeye yönelik Komünün askeri zaaflarını dost ve düşmanın görmesini sağlar ve Ulusal Muhafızların Merkez Komitesinin üyelerini Paris’in savunma potansiyelini güçlendirmeye karşı çıkmakla suçlar. Rossel bu durumda görevini devam edemeyeceğini ve askeri delege görevinden alınmasını ister. Bu deklarasyonun Komüne büyük zararı olur zira düşmana askeri birliklerin durumu ve zaaflarına dair önemli bilgiler sunmuş olur. Bundan dolayı Rossel tutuklanır ama hapishaneden kaçarak saklanır ve Kanlı Hafta’da Paris’in savunmasında hiçbir rol oynamaz.

Rossel’in yerini gazeteci Charles Delescluze alır. Delescluze, neo-Jakobin fikirlere sahip ve 1848 devrimine katılmış samimi bir devrimci gazetecidir ama hiçbir askeri bilgi ve tecrübesi yoktur. Bu süre içinde Versay birliklerinin ilerlemesi devam eder ve 13 Mayıs’ta Vanves kalesini de ele geçirirler. Paris’in yakın çevresinde bulunan bu kalelerin teker teker ele geçirilmesi başkentin savunma potansiyelini ciddi oranda sarsmıştır. Bu tarihten itibaren Versay birliklerin Paris’i çeviren surları engelsiz bombalamasının önünde hiçbir engel kalmamıştır.

21 Mayıs Pazar günü bir iğne işçisi, Komüne ihanet eder ve Saint-Cloud kapısını Versaylılara açar. Ordu artık başkente girmiştir ve birçok koldan güney ve kuzeyine doğru ilerler, binaları teker teker inceler ve karşılaştığı tüm muhafızları kurşuna dizer.

Komün yönetimi askeri hatalar yapmaya devam eder ve Versay ordularına karşı yürüyerek sokaklarda manevra alanını engelleme yerine, 1848 gibi barikatlar etrafında bölgesel çatışma taktiğini hayata geçirir, şehrin birçok yerinde yüzlerce barikatlar kurmayı tercih eder. Bunu yaparak aslında bir ordu gibi davranmaz. Barikatlarla düzenli bir orduyu yenebileceğini düşünür fakat yıllar önce Vali Haussmann’ın gerçekleştirdiği şehir yapılanmasıyla başkentin caddelerinin büyük oranda genişletilmesiyle barikat savaşı kentin ana caddelerinde büyük oranda etkisiz olur. 21 Mayıs günü hiçbir güçle karşılaşmadan Mac-Mahon’un ordusu Paris’in tüm batısına yerleşir ve mevzilenir. 22 Mayıs Pazartesi sabahın erken saatlerinden itibaren ordu top-tüfek eşliğinde ilerlemeye başlar ve 28 Mayıs’a kadar 20 bine yakın[45] insanı katlederek Komünü kan gölünde boğmak ister.

İki aylık kahramanca bir direnişten sonra artık Komün insanlık tarihinde nadir görülmüş vahşi bir katliam sonunda yenilmiştir. Marx bu katliamın vahşi niteliğini şu şekilde açıklar:

Thiers ile köpeklerinin davranışlarının bir benzerini bulmak için, Sulla dönemine ve Roma’nın her iki triumvirlik dönemine dönmek zorundayız. Aynı acımasızlıkla gerçekleştirilen kitlesel kıyımlar; insan öldürürken yaş ve cinsiyet konularındaki aynı umursamazlık; tutuklulara yönelik aynı işkence sistemi; tek farkları bu kez bütün bir sınıfı hedef almaları olan aynı yasal haklardan mahrum bırakma uygulamaları; saklanan önderlerin tek birinin bile elden kaçmaması için başvurulan aynı vahşice takipler; siyasi ve kişisel düşmanlara yönelik aynı ihbarcılık; kavganın tümüyle dışındaki kişilerin katledilmesi sırasında sergilenen aynı kayıtsızlık. Tek fark şu: Romalılar, yasal haklarından mahrum bırakılanları topluca öldürmek için gerekli olan mitralyözlerden henüz yoksundu ve ne ‘ellerinde yasa’ ne de dudaklarında ‘uygarlık’ çağrısı vardı.[46]

Yaralanan fakat ölmeyen on binlerce insan ise askeri mahkemelerce ölüme mahkûm edilir. Diğer yandan 1875’e kadar süren askeri mahkeme on binlerce insanı yargılar ve cezalandırır. Bunlar içinde 95 kişi kurşuna dizilir, 1247 kişi ömür boyu hapse mahkûm edilir ve 4586 kişi de Yeni-Kaledonya’ya sürgüne gönderilir ve binlerce kişi ise Avrupa’nın diğer ülkelerine sığınmak zorunda kalmıştır. Komün yenilgisinden sonra patron örgütleri Paris’te tam 100 bin işçinin eksik olduğundan bahseder.

İşçi sınıfının ilk iktidarı yenilmiştir ama “işçilerin Paris’i, sonsuza dek, yeni bir toplumun şanlı habercisi olarak” anılmayı hak etmiştir. Komünün “şehitleri, işçi sınıfının yüce gönlünde taht kurmuştur”.[47]

 

 

[1] Choury, M. (1973) Les origines de la Commune : Paris livré, Editions Sociales, Paris, sf. 158.

[2] Cordillot, M. (2021) “Le 18 mars: du soulèvement à la révolution”, in La Commune de Paris. 1871. Les Acteurs, les evenements, les lieux, Editions de l’Atelier, Paris, sf. 200.

[3] Zaidman, P. H. (2021) “La Garde nationale”, in La Commune de Paris. 1871, Les Acteurs, les evenements, les lieux. Editions de l’Atelier, Paris, sf. 187.

[4] Journal Officiel (Resmi gazete), 20 Mart 1871. Afiş 19 Mart tarihini taşır.

[5] Lissagaray, P. O. (2013) 1871. Paris Komünü, Payel Yayınları, İstanbul, sf. 105.

[6] Rougerie, Paris Libre, 1871, sf. 96-97, Cordillot, M. (2021) La Commune de Paris. 1871. Les Acteurs, les evenements, les lieux, Editions de l’Atelier, Paris, sf. 1370-1371.

[7] Arnould, A. (1878) Histoire populaire et parlementaire de la Commune de Paris, Cilt 2, Brüksel, sf. 29-30.

[8] Choury, M. (1967) La Commune au cœur de Paris, Éditions Sociales, Paris, sf. 209-210.

[9] Elleinstein, J. (1971) Réflexions sur la Commune de 1871, Julliard, Paris, sf. 138.

[10] Journal Officiel (Resmi gazete), 20 Mart 1871. Paris’in bölge Belediye başkanları ve milletvekilleriyle uzlaşma sağlanamadığından dolayı seçimler daha sonra 23 Mart’ta, ardından da 26 Mart’ta ertelenir.

[11] Journal Officiel, 21 Mart 1871.

[12] Bu “arabuluculuk” Merkez Komitesi üyelerinin ezici çoğunluğunda zaten var olan Versay ile barışı sağlayabilme hayalini güçlendirir. MK üyeleri içinde 18 Mart devriminden sonra derhal dağınık ve azami olarak 25-30 bin asker toparlayabilen Versay üzerine yürüme önerileri yapılmış olmasına rağmen bunun ret edilmesinin esas nedeni de bu hayalciliktir ve bu anlamıyla bu “arabulucular” olumsuz bir rol oynamışlardır.

[13] Journal Officiel, 27 Mart 1871.

[14] Marx, K. (2016) “Fransa’da İç savaş”, Fransız üçlemesi içinde, Yordam Kitap, İstanbul, sf. 311.

[15] Schulkind, E. W. (1960) “The Activity of Popular Organizations during the Paris Commune of 1871”, French Historical Studies, 1(4), sf. 395.

[16] Murailles Politiques Françaises, Paris, Armand Le Chevalier Editeur, 1873, cilt II, sf. 420.

[17] Murailles Politiques Françaises, age, sf. 145.

[18] Martin, P. J. (1996) The Paradise of Association : Political Culture and Popular Organizations in the Paris Commune of 1871, Ann Arbor, University of Michigan Press, sf. 166-170. Bruhat, J., J. Dautry, E. Tersen (1971) Commune de 1871, Editions Sociales, Paris, sf. 164-164.

[19] Schulkind, age, sf. 400.

[20] Aktaran Bruhat, J. vd., age, sf. 166-167. Léger, C. (2021) “Les Clubs populaires. La Passion du débat”, in Historia, 893, sf. 43.

[21] Bruhat, age, sf. 167.

[22] Tribun du Peuple, 10 Mayıs 1871.

[23] Procès-verbaux de la Commune de 1871, Edition Critique par Georges Bourgin et Gabriel Henriot., Paris, Ernest Leroux Editeur, Cilt I, 1924, sf. 516.

[24] Léger, Les Clubs populaires, sf. 42.

[25] Lefrançais, G. (1871) Etude sur le mouvement communaliste à Paris en 1871, Neuchatel, Guillaume fils editeur, sf. 213.

[26] Procès-verbaux de la Commune de 1871, age, sf. 458.

[27] Marx, Fransa’da İç Savaş, sf. 314.

[28] Marx, Fransa’da İç Savaş, sf. 315.

[29] Journal Officiel (Resmi gazete), 17 Nisan 1871.

[30] Lenine, V. İ. (1976) “VIIe Congrès du PC(b)R, 6-8 Mars 1918”, in Œuvres complètes, 27, Moscou, Editions du Progrès, sf. 132,

[31] Journal Officiel, 18 Nisan 1871.

[32] Journal Officiel, 25 Nisan 1871.

[33] Journal Officiel, 7 Mayıs 1871.

[34] Journal Officiel, 21 Mayıs 1871.

[35] Karl Marx, age, sf. 307.

[36] Peynot, L’infiltration des espions Versaillais, sf. 28-29.

[37] Journal Officiel, 9 Nisan 1871.

[38] Cavaterra, E. (1998) La Banque de France et la Commune de Paris (1871), L’Harmattan, Paris, sf. 33-34.

[39] Rougerie, J. (2019) La Commune de 1870, QSJ, Paris, sf. 70.

[40] Cordillot, M. (2021) “La Comité de Salut Public”, in La Commune de Paris. 1871. Les Acteurs, les evenements, les lieux. Editions de l’Atelier, Paris, sf. 247.

[41] Zaidman, P. H. (2021) “L’échec de la marche sur Vesailles”, in La Commune de Paris. 1871. Les Acteurs, les evenements, les lieux, Editions de l’Atelier, Paris, sf. 212.

[42] Zaidman, P. H. (2021) “Le Comité central contre la Commune”, La Commune de Paris. 1871. Les Acteurs, les evenements, les lieux, Editions de l’Atelier, Paris, sf. 230.

[43] Vauquelin, J. (2020) “La guerre civile est déclarée”, in L’Histoire-Hors Série, 90, sf. 18.

[44] Zola, E. (1956) La République en marche, cilt 1, Fasquelle, sf. 158.

[45] Audin, M. (2021) La Semaine sanglante. Mai 1871. Légendes et comptes. Libertalia, Paris.

[46] Marx, age, sf. 329.

[47] Marx, age, sf. 336.