Ekim Kılıç

Bu yazı yayınlandığında, 25 Mayıs’ta George Floyd (46) adlı siyah Amerikan vatandaşının Minneapolis polis teşkilatı memuru Derek Chauvin ve beraberindeki üç polisin dolaysız yardımı ve gözetiminde katledilmesinden sonra başlayan halk eylemliliği birinci ayını tamamlamış olacak. Bu süre zarfında yeni biçimler alarak güçlenen halk mücadelesi kısa süre içinde, on yıllar boyunca gerçekleşmeyen değişimi birkaç haftaya sığdırmayı başardı. ABD halklarının artık nefes alamadığı noktada patlayan eylemler genel bir polis şiddetinden öte yıllardır işsizliğe, yoksulluğa, evsizliğe, toplumsal ruh sağlığı bozukluklarına, kitlesel hapsedilmeye ve hayatın sosyal, siyasal ve ekonomik her alanında kurumsallaşmış ırkçılığa, bunun en açık tezahürü, ırkçı polis şiddetine, pandemi süresince uygulanan beceriksiz ve bir o kadar umursamaz hükümet politikalarına, “vazgeçilmez” emekçiler denilen insanları açıkça ölüme terk eden burjuva ikiyüzlülüğüne ve diğer bütün baskı biçimlerine karşı biriken öfkeyi yansıtıyor.

Sokaklardaki halk eylemleri ilk gününden itibaren kararlılıkla devam etti. Eylemlerin ilk günlerinde sokağa çıkan halk Minneapolis polis karakolunu ateşe vermiş, ulusal çapta karakollar hedef seçilmiş, Georgia eyaletinin Atlanta kentinde liberal medya kanalı CNN International’ın binasını kuşatılmış, Washington DC’de Beyaz Saray’ı merkezde tutarak kendinden olmadığını düşündüğü hangi bina varsa yakmaya teşebbüs etmiş, böylece ABD federal ve eyalet güçleri ve kolluk kuvvetleriyle sık sık karşı karşıya gelmiştir. Halklar protestolara yönelik artan polis şiddetine, yasaklara ve tehditlere rağmen sokaklardan çekilmemiştir.

Böylelikle de iktidar güçlerinin eylemlerin orantısız şiddet uygulanarak bastırılamayacağını anlamalarını sağlayıp geri adım attırdı. Ardından, siyahların dışındaki ezilen ve sömürülen diğer kesimler de kendi özel taleplerini ifade ederek siyahlarla özel dayanışma eylemlilikleri düzenleme olanağı buldu. Halk eylemlilikleri her anında kardeşleşme zeminini genişletti. Bu durumun, hali hazırda temelleri zayıflayan ABD dinamik anayasal demokrasisinin içinde daha büyük yarılmalara sebep olabileceği ve öte yandan kitlesel ve yaygın bir emekçi halk partisinin kurulmasının olanaklarını arttıracağını söylemek abartı olmaz.

EYLEMLERİN SEBEPLERİ

George Floyd’un polislerce katledilmesinin ardından başlayan ABD halk eylemleri geçtiğimiz yıl Fransa’da sarı yelekliler hareketi olarak başlayan ve Sudan, Şili ve Ekvador gibi ileri örnekler çıkararak dünyaya yayılan halk eylemliliklerinin ve ayaklanmalarının bir devamıdır. Bu yönüyle esas itkisi sosyo-ekonomiktir. 2008 krizi sonrası ortaya çıkan ABD’deki ‘işgal et’ eylemlerinden de daha sonuç alıcı kararlılığa sahip olmasıyla farklı ve gelişkindir.

Pandemi ile birlikte işsiz sayısının 40 milyonu aşması, yardım paketlerinin emekçilerin ihtiyaçlarını karşılayamaması, kiraların iptal edilmemesi ve halkın böylelikle ev sahipleriyle karşı karşıya kalması, evsizlerin sayısının evsiz kamplarında tifüs gibi Ortaçağ hastalıklarına rastlanacak kadar artması, ruh ve sinir hastalıklarının yaygınlaşması ve sağlık sisteminin bu tip hastalıklara yetmemesi, kayıtsız kalması, kitlesel hapsedilmelerin özellikle siyahlar ve diğer azınlıklarda yoğun olması halkı sokaklara döken sebepler olmuştur.[1]

Ancak bu kısa süreç içinde ortaya çıkan bir birikim değildir. Bernie Sanders’a yapılan karalama kampanyasında olduğu gibi siyasal temsiliyetlerin her fırsatta bastırılmaya çalışılması, 2001’deki 11 Eylül saldırılarından başlayarak 2003 Irak Savaşı’na oradan 2008 krizine kadar derinleşen sonuçlarıyla genç kuşakları hayal kırıklığına uğratan gelişmeler ve güvencesizlik, orta gelirli kesimlerin bile artık yaşamlarını ekonomik olarak eskisi gibi sürdüremez hale gelmesi, son 30 yıldır neredeyse hiç değişmeyen işçi ücretleri, sendikal hak ve hürriyetlerdeki kısıtlamalar vb. daha öteden beri gelen sosyo-ekonomik nedenler bu birikimi taşma noktasına getirmiştir.[2]

Eylemlerin patlamasına sebep olan ırkçı polis şiddeti ise aslında ABD politik-ekonomik sistemini siyasal ve toplumsal anlamda gözle görülebilir hale getiren bir tablonun içinde yer alır. Burada ABD’de özellikle ilerici kamuoyunda bir ‘turnusol’ kağıdı işlevi gören en temel tartışmayı vurgulamakta yarar var: “Irkçılığa karşı halkların eşit hak mücadelesi belirli bir sol, sosyalist veya komünist örgütün politikalarının ne kadar merkezine oturuyor” ve “‘Irkçılık kapitalizme içkin’ ele alınıyor mu?” Bu tartışma öylesine eskiye gider ve şaşırtıcıdır ki 1930’lara gelindiğinde Komintern ve ABDKP ile yürütülen tartışmalarda ABD’deki siyahların ‘özerk bir bölge’ talebinin olduğu gündeme alınır. Özerk bölge talebinin 20. yüzyılın ilk yarısındaki koşullarda ne kadar doğru bir talep olup olmaması ayrı bir konudur. Ama bu Komünist Parti içinde siyahların yer edinmesi konusunda çekici bir rol oynamıştır. 1930’lardaki ABDKP kongresinde ABD güneyinde ‘siyah kemer’ olarak tanımlanan ve birkaç eyaleti kapsayan bir bölgenin özerkliği talebi programa alınır. Bunun yanı sıra bir iftira sonucu bir grup siyah gencin idamla yargılandığı Scottsboro Oğlanları davasında gençleri ABDKP’nin avukatlarının savunmasının sonucu da KP’nin siyah kır emekçileri arasında hızla örgütlenmeye başlaması olmuştur. 1970’lere gelindiğinde sivil haklar mücadelesi ve 68 hareketinin etkisiyle kamusal alanlardaki siyah ayrımcılığı yasal olarak kaldırılır. Ancak Lyndon Johnson sivil haklar reformlarıyla bu ayrılığın kaldırılması ve siyah temsiliyetinin kabul edilmesinin diyeti siyahların “Amerika’nın dışındaki savaşlara” dahil edilmeleriyle, Nixon’ın siyah sermayeyi teşvik edip siyah devrimcileri ve barış aktivistlerini uyuşturucuya karşı savaş adı altındaki operasyonlarda ortadan kaldırmasıyla ödenir. Bununla birlikte siyahlara ve kahverengi halklara uygulanan baskı ekonomik ve sosyal ilişkiler ile kurumsal hayatta varlığını sürdürür.[3]

ABDKP’nin “siyah özerklik” tezinin kurucusu Harry Haywood, Siyah Bolşevik adlı biyografisinde dönemin Komünist Enternasyonel Başkanı Zinovyev’in bir sohbette “siyah sorununun” “Amerikan emperyalizminin Aşil topuğu” olduğu tespitini aktarmaktadır.

Bugünkü eylemlere yol açan durum; polislerin insani değerleri ve insan hayatlarını umursamaz davranışları ve ABD siyasal sisteminin siyahların yaşam taleplerine karşı yaklaşımı 1970’lerde sivil haklar kazanımıyla yenilenen “Amerikan toplumsal sözleşme”sinin temellerinin ilk fırsatta alt üst edilmek üzere zayıf temeller üzerinde inşa edildiğini göstermektedir. Siyah halk burjuvazinin ABD’li emekçilere bir bütün olarak boyun eğdirmeden önce ele geçirmeye çalıştığı ilk mevzide durmaktadır.

2008 krizinde toplumsal refah seviyesindeki gerilemeyle birlikte liberal demokrasinin zaten zayıf ve çarpık olan temelleri gün yüzüne çıkmaya ve daha da yıpranmaya başladı. Bu anlamıyla siyahların her fırsatta dile getirdiği kurumsal ırkçılık daha da teşvik edildi. ABD’de politik-ekonomik sistemin sürekliliğinin koşullarından biri olan siyah-beyaz bölünmesi ve buna bağlı ırkçılık zeminini genişletti.[4]

EYLEMLERİN KARAKTERİ

26 Mayıs haftasında Minnesota eyaletinin Minneapolis kentinde başlayan eylemler karakol yakmalarla şiddetlendi. Ancak Floyd’un katillerinin hakim karşısına çıkarılmasının hızlandırılması karakol yakma eylemlerinin yayılmasının önünü kesip yerini mahkemelerin ve hükümet binalarının önündeki protestolara bıraktı. Güvenlik güçlerinin kullandığı orantısız şiddete, eyaletlerin uyguladığı sokağa çıkma yasaklarına, birçok eyalette ulusal muhafızların sokağa inmesine ve Trump hükümetinin tehditlerine rağmen halk sokakları terk etmedi. Bunun sonucunda sokağa çıkma yasakları kaldırıldı ve güvenlik güçlerinin şiddeti ulusal anlamda durdu. Eyalet ve federal çapta irili ufaklı polis reformları gündeme getirildi veya en azından sözler verildi.

Seattle’daki Capitol Hill bölgesindeki eylemci halk bir polis karakolunu ele geçirerek 

Orada bir ‘özerk bölge’ ilan etti. Bşta eylemciler tarafından Capitol Hill Özerk Bölgesi (CHAZ) olarak tanımlanan bölge daha sonra Capitol Hill İşgal Protestosu (CHOP) olarak tanımlandı. Eylemcilerin ana talebi polise ayrılan payın azaltılarak bütçenin emekçi halkın yaşam koşullarının iyileştirilmesine ayrılmasıydı.

Halkın kararlılığına bir başka örnek ise 12 Haziran Cuma günü Rayshard Brooks adlı bir siyah Amerikalının Atlanta’da polis tarafından öldürülmesinden sonra halkın cinayetin işlendiği otoparkın yanındaki fast-food restoranını yakması oldu. Atlanta polis şefi istifa etti. Polis Garrett Rolfe ağır cinayet dahil 11 suçtan suçlu bulundu. Bu anlamıyla sistematik şiddete karşı öfke patlaması yeni norm oldu.

Genel halk eylemliliğinin örgütlülük seviyesinin ise hemen 2008 sonrası dünya halk hareketlerinden görece daha olgun olmasıdır. 2008’den beri farklı eylemlilik deneyimleri biriktiren halkların bünyesinde tecrübeli bir kuşak oluştu. Eylemler ilk haftalardan itibaren derli toplu, polis provokasyonları karşısında temkinlilik korunarak sürüyor. Halkın pandemiyle ilgili ve uzun soluklu yürüyüşlerine bağlı günlük ihtiyaçlarını karşılamak üzere ağlar oluşturuldu. Genel halk eylemliliği ulusal önderlikten yoksun olsa da kendi parçaları içinde az çok örgütlü davranmaya gayret ediyor.

Liberal medya tarafından üzerinde yaygara kopartılan eylemcilerin, dükkanları yakıp yıkma ve mağaza yağmalama eylemleri genellikle polis saldırısından ve tacizlerinden sonra gerçekleşti. Buna rağmen eylemcilerin hedef seçtikleri binalar genellikle lüks mağazalar ve bankalar oldu. Bu anlamda zenginlerin temsiliyetinin vücut bulduğu yerlere saldırdıkları ve bunun da eylemlerin sosyo-ekonomik dışavurumu olduğunu söylemek yanlış olmaz. Hedef seçilen diğer yerlerin   mahkemeler, başkentteki binalar, lüks mağazalar, bankalar ve bir bir indirilen kölelik yanlısı güney konfederasyonu liderleri ile sömürgecilerin heykelleri olması eylemlerin gerici-ırkçı vesayete ve zengin elitlere karşı olan niteliğini yansıtmıştır.

Eylemler kimi medyanın gösterdiği gibi sadece Trump karşıtı olmakla sınırlı bir ufka da sahip değildir. Eylemlerin daha en başında liberal CNN International merkezinin kuşatılması, şiddetli polis saldırılarının gerçekleştiği yerlerin demokratların hakim olduğu eyaletler olması dolayısıyla yoğunlaşmış protestoların ister istemez buralarda ortaya çıktığı göz önünde bulundurulursa iddia kendiliğinden boşa düşer. Amerikan Emek Federasyonu ve Endüstriyel Örgütler Kongresi’nin (AFL-CIO) merkez ofisinin yakılması eylemcilerin niye bir sendika binasını hedef seçtiğinin sorgulanmasını gerektiriyor. Irkçılığa ve polis şiddetine karşı mücadele eden eylemciler biber gazı ve coplamalara karşı sendika binalarına sığınmak istediklerinde sendikalar kapılarını kendilerine kapatmıştı.  

En baştan beri polis teşkilatının lağvedilmesi, halk denetimi altına girmesi ve polis bütçesinin kesilmesi gibi konularda tartışmalar olsa da sürecin geldiği noktada “polisin bütçesinin kesilip sağlığa, eğitime ve genel olarak sosyal programlara” yatırılması talebi genel eğilim olarak belirdi. Bu anlamıyla yıllardır ‘ırkçılığı’ bir niyet veya bireysel psikoloji ile açıklayarak onu tarihsel ve sosyo-ekonomik temellerinden yalıtan post-modern teoriler halk eylemleriyle birlikte şiddetli bir eleştiriden geçirilmiş oldu.Polis bütçesini kesin, eğitime, sağlığa ve evsizlere aktarın”, “Polisten, ordudan ve hapishanelerden alın, eğitime, sağlığa ve sosyal servislere yatırın” gibi dövizler eylemlerde dikkat çekti.  İktidarın en önemli güvenlik kurumunun tartışılması önemlidir. Ayrıca bu bağlamda halkın sadece eğitime ve sağlığa bir bütçe talep etmekle yetinmeyerek bu bütçenin polise ayrılan paydan kesilerek verilmesini istemesi de kitlelerin yaptırım gücü bakımından ulaştığı bilinci gösterir.

ABD’nin ekonomik ve politik sistemi ırkçı-ayrımcı bir perspektifle düzenlenmiştir. Düzenin kurumları siyahlarla birlikte göçmenleri dışlayıcı olduğu gibi bu kesimler arasında bölünmeler ve hiyerarşiler yaratarak onları yönetilebilir, müdahale edilebilir ve birleşemez halde tutar. Beyaz emekçiler de ezilir ama onlara kısmen açık olan iş, eğitim, sağlık imkanları ikinci sınf yurttaş olarak kabul edilenlere sağlanmaz.

Siyahların siyasi birikimi bu eylemlerde de “ırkçılığa karşı mücadele kendisine kapitalizmi hedef seçmedikçe eksik kalır” sözünü hatırlayacak kadar güçlüdür. Kara Panterler Partisi’nin Huey Newyon ve Bobby Seale gibi devrimci liderlerine, Harry Haywood’a, Martin Luther King’e ve Malcolm X’e kadar siyah komünist ve ulusal devrimcileri arasında ırksal eşitsizliğin kapitalizmle ilişkisini kuran çok sayıda siyasi figür çıkarmışlardır. ABD’nin her yıl Ocak ayında kutlanan “siyah tarihi” ayında, bazı siyah liderler adeta ehlileştirilmiş bir biçimde sunuluyor. Çünkü ABD’deki egemen liberal yaklaşımın en büyük korkularından birisi ırkçılık ile kapitalizm arasında kurulan bu ilişkidir.

Bu hareketin başını çeken güç, sözü geçen figürleri tarih içinde çıkaran siyah hareketinin sembollerine atıfta bulunan gençlik yığınlarıdır. Komünist, sosyalist, anarşist, radikal, liberal ve sosyal adalet yanlısı partiler, örgütler, aktivist ağları ve eylemlerle beraber ortaya çıkan kümelenmeler toplayıcı olmayı üstleniyor. Bu anlamıyla eylemlerin merkezinde sadece Black Lives Matter (Siyah Yaşamlar Değerlidir) ağı değil, birçok kesim bulunuyor.

Bu durum aslında eylemlerin oldukça karmaşık bir yapıya sahip olduğunu da gösteriyor. Slogan attıranların genellikle ezilen halklardan genç kadınlar ve eylemin lojistik ihtiyaçlarını karşılayanların genç beyaz kadınlardan olması dikkat çekiyor. Eylemlerin başını “Z kuşağı” diye adlandırılan gençler çekiyor. 2020 ABD halk eylemliliği gençliğin de kendi rüştünü ispatladığı bir süreç oldu.

Eylemlere katılanların bileşimi ırkçılığın sadece bir siyah meselesi olmadığı konusunda yaygın bir bilinç olduğunu da göstermektedir. Örneğin 13 Haziran Cumartesi günü Asya Amerikalı bir gençlik kümelenmesi Floyd’un katillerinden birisinin Asya-Amerikalı polis memuru Tou Thao olmasından kaynaklı olarak bir anda on binleri buluşturan bir eylem örgütledi. Ardından 14 Haziran Pazar günü Brooklyn’de gerçekleştirilen, polis kaynaklarına göre, 15 bin kişinin katıldığı Siyah Trans Yaşamlar Değerlidir mitingi tarihin en büyük Siyah Trans taleplerini merkeze alan eylem oldu. Bu özellikleriyle süreç milliyetlerin ve cinsel yönelimlerin kendi aralarında oldukça hızlı genişleyen kardeşleşmesine zemin de yarattı. 

Bununla beraber halklar arasında önceden yapılandırılmış gerilimler eylemlerde de varlıklarını gösterdi. Kayıt dışı göçmenlerin bir kısmı bu eylemlerde yer almadılar. Hispanik toplulukların bir kısmı da siyahlarla gerilimlerinden dolayı eylemlerde sessiz kaldı. Öte yandan eylemlerdeki beyaz gençler eylemlerin kitlesel öznesi olan siyahların karar alma mekanizmalara müdahale etmemeye özen gösteriyor, ancak bu durum yer yer kendilerini dışarıdan destek veren (‘beyaz müttefik’) konumunda görmelerine neden oluyor.[5]

Eylemlerde yer alan gençler iki büyük sermaye partisi tarafından temsil edilemeyen, orta sınıf ‘kurtuluş hayalleri’ ile büyütülmüş ama bu hayalleri boşa çıktığı için hayal kırıklığına uğramış, alım gücü giderek gerileyen bir kuşaktır. Alanlarda işçiler de yer aldı. Ancak sendikaların ve işçi örgütlerinin kurumsal katılımından pek söz edilemez. Sendika konfederasyonlarına, polis sendikalarını bünyelerinden atma çağrısının yapılması, bunların sendika yönetimleri tarafından yanıtsız bırakılması ile, sendikaların kendi tabanlarını eylemlere sevk etmemeleri işçi sınıfı örgütlerinin durumunu yansıtmaktadır. Öte yandan 19 Haziran Köleliğin Kaldırılışı’nın yıldönümünde (Juneteenth) tüm batı yakasındaki 29 limanda ILWU liman işçilerinin 8 saatlik greve gitmesi, UAW otomobil işçilerinin 8 dakika 46 saniyelik dayanışma amaçlı iş bırakmaları ve 1 Haziran’dan 19 Haziran’a kadar geçen süreçte eylemlerle ilintilenen fiili grevler de dahil 500’den fazla grevin gerçekleşmesi eylemlerin işçi sınıfını da etkilediğini gösterir.[6]

OLASI SONUÇLAR

ABD’de özellikle 2008 krizinden beri artan ve derinleşen sosyal, siyasal ve ekonomik sorunlar pandeminin toplumdaki fay hatlarını derinleştirmesiyle beraber iyice katlanılamaz hale geldi. Yaşam standartlarında gerileme, orta halli kesimlerin eski statülerinden gerilemesi, “Amerikan rüyası”nın artık adının bile anılamayacak hale gelmesi, yıllardır enflasyona oranla neredeyse hiç artmayan ücretler eylem öncesinin kıyamet alametleriydi.[7] Pandemi bu sınıfsal uçurumun örtüsünü kaldırdı. Irkçı polis cinayetlerine bir kurban daha verilmesinin yarattığı öfke de bardağı taşırdı.

Ancak bunlara ABD siyasal iktidarı etrafındaki gelişmeleri de eklemek gerekir. 2016 başkanlık seçimlerine Rus müdahalesinin olduğu iddiası, işçiler, emekçiler, göçmenler, kadınlar ve LGBTİ+ bireyler gibi toplumsal kesimleri ilgilendiren sorunlar bağlamında Trump hükümeti ile geniş halk kesimleri arasında ortaya çıkan kutuplaşma da etkenlere dahildir. Hatta yine son yıllarda kriz gerekçesiyle yerel basın-yayın organlarının bütçelerinin kısılması, gazetelerin tek tek kapanması da bir tepki kaynağıdır.[8]

Yerel basının zayıflaması Trump ve yandaşları ‘sahte haberler’ ve ‘alternatif gerçekler’ söylemiyle dezenformasyon yayarken demokrasinin temel taşlarından biri olan ‘siyasal hesap verebilirliğin’ zayıflaması anlamına da gelmektedir.

Son olarak; genel halk eylemlerinin enerjisi ve kararlılığı ABD’nin siyasi sistemine ilişkin sorgulamayı artırdı. Irkçılığın diğer sorunlarla birlikte ortak bir kökeninin olduğu, eşitsizliğin kapitalizmle ilişkisi biraz daha görünür oldu. Yeni kuşaklarda alternatif bir sistem arayışının belirdiği bu zamanlarda işçi ve emekçiler de çeşitli sektörlerdeki grevleriyle toplumsal arayış içindeki kesimlere eklendiler. Kadınlar da kendi yaşamsal talepleri konusunda demokrat ikiyüzlülüğüne defalarca şahit oldular.

Bu işaretler ABD halkının yaşamak zorunda kaldığı huzursuzluğun durmaksızın yeni mücadeleleri mayalamakta olduğunu gösteriyor. Şimdilik bu hareketlerin siyasal temsiline aday olan Bernie Sanders’in tehditlere maruz kalarak yenilmesine rağmen varlığı, kendisini demokratik sosyalist olarak tanımlayan Alexandria Ocasio-Cortez’in ortaya çıkışının siyasal sistem içindeki çatlakların büyümesine de tekabül etmesi bu siyasal arayışın göstergelerinden diğerleridir. Amerikan halk siyaseti kendi temsiliyet imkanını arıyor. Dünyada yakın zamanda birbiri peşi sıra ortaya çıkan halk hareketlerinden de manevi destek alan halk kendi geleceğini kurmaya çalışıyor. 


[1] Casselman, B., P. Cohen, and K. Conger. (2020) “U.S. Jobless Claims Pass 40 Million: Live Business Updates.” The New York Times. https://www.nytimes.com/2020/05/28/business/unemployment-stock-market-coronavirus.html. (Erişim Tarihi: 23.06.2020); Donnan, S., and C. Saraiva. (2020) “Unemployment Due to Coronavirus: A Third of Payments Not Paid Out.” Bloomberg.com. https://www.bloomberg.com/news/articles/2020-06-02/one-third-of-america-s-record-unemployment-payout-hasn-t-arrived?fbclid=IwAR0ES5edBiPBNFKbY4fh5tV7ahV9_fGRRJNghAk-IkxViX4ppMt8le610QQ. (Erişim Tarihi: 23.06.2020); Günlük Evrensel. (2019) ”ABD’de Yoksulluk ‘Orta Çağ Hastalıkları’nı Hortlattı.” Evrensel.net. https://www.evrensel.net/haber/375905/abdde-yoksulluk-orta-cag-hastaliklarini-hortlatti. (Erişim Tarihi: 23.06.2020); “ABD Sağlık Sistemi Ve Covid-19 Tartışmaları.” (2020) Teori ve Eylem Dergisi. https://teoriveeylem.net/tr/2020/05/abd-saglik-sistemi-ve-covid-19-tartismalari/. (Erişim Tarihi: 23.06.2020)

[2] DeSilver, D. (2018) “For Most Americans, Real Wages Have Barely Budged for Decades.” Pew Research Center. https://www.pewresearch.org/fact-tank/2018/08/07/for-most-us-workers-real-wages-have-barely-budged-for-decades/. (Erişim Tarihi: 23.06.2020); Polakovic, G. (2020) How does coronavirus affect young people’s psyches? https://news.usc.edu/167275/how-does-coronavirus-affect-young-people-psyches/ (Erişim Tarihi: 23.06.2020)

[3] Günlük Evrensel. (2016) “Siyah Ve Latin üniversitelilerle Konuştuk: ABD’de ırkçılık Kurumsallaşmış Durumda.” Evrensel.net. https://www.evrensel.net/haber/271720/siyah-ve-latin-universitelilerle-konustuk-abdde-irkcilik-kurumsallasmis-durumda. (Erişim Tarihi: 23.06.2020); Haywood, H. (1978) Black Bolshevik: Autobiography of an Afro-American Communist. Chicago, IL: Liberator Press; Kindig, J. (2019) “Scottsboro Boys Trial and Defense Campaign (1931–1937)” https://www.blackpast.org/african-american-history/scottsboro-boys-trial-and-defense-campaign-1931-1937/. (Erişim Tarihi: 23.06.2020)

[4] Haywood, H. (1978) Black Bolshevik: Autobiography of an Afro-American Communist. Chicago, IL: Liberator Press. Sf.134.

[5] Bunun altında post-modern ifadelerden öte siyahların beyazlarla beraber yürüttükleri mücadele geçmişlerinde bazı ilerici beyazların ‘iyi niyetli’ yaklaşımlarının siyah mücadelesine zarar vermesi de yer alıyor. Bugünkü eylemlerden örnekleyecek olursak belli yerellerdeki eylemlerde bazı anarşist grupların polisi kışkırtması siyahlar tarafından ‘beyaz anarşist çocuklar’ diye bir sitem ifadesi olarak kullanılabiliyor. Birdal, S. (2020) “Veba Zamanında Kölelik, Kaçaklık Ve özgürlük.” Gazete Duvar. https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2020/06/04/veba-zamaninda-kolelik-kacaklik-ve-ozgurluk/. (Erişim Tarihi: 23.06.2020)

[6] Elk, M. (2020) “Over 500 Strikes in Last 3 Weeks as BLM Strikes Surge on Juneteenth.” Payday Report. https://paydayreport.com/over-500-strikes-in-last-3-weeks-as-blm-surges-strike-wave-to-unprecedented-levels/?fbclid=IwAR16QCGWRubzs6Jtj2ID1YRdCo6zxAB8WwvTVTJ9ndvdIx4ZaYd8m6EXUzM (Erişim Tarihi: 23.06.2020)

[7] DeSilver, D. (2018) “For Most Americans, Real Wages Have Barely Budged for Decades.” Pew Research Center. https://www.pewresearch.org/fact-tank/2018/08/07/for-most-us-workers-real-wages-have-barely-budged-for-decades/. (Erişim Tarihi: 23.06.2020)

[8] Hendrickson, C. (2019) “Local Journalism in Crisis: Why America Must Revive Its Local Newsrooms.” Brookings. https://www.brookings.edu/research/local-journalism-in-crisis-why-america-must-revive-its-local-newsrooms/. (Erişim Tarihi: 23.06.2020); Gabbatt, A. (2020) “US Newspapers Face ‘extinction-level’ Crisis as Covid-19 Hits Hard.” The Guardian. https://www.theguardian.com/media/2020/apr/09/coronavirus-us-newspapers-impact. (Erişim Tarihi: 23.06.2020)