Danimarka İşçileri Komünist Partisi*

Danimarka, işçilerin sosyal ve siyasal kazanımlarının sürekli saldırı altında olduğu, Avrupa Birliği’nin ve çeşitli burjuva hükümetlerin neoliberal politikalarının son birkaç on yıldır uygulandığı, oldukça değişken bir siyasal ve sosyal dönemden geçiyor. Danimarka’ya ve Kuzey ülkelerine özgü “sosyal devlet” giderek birçok alanda kesintiye uğradı ve kırıntıları kaldı. Başkalarına örnek olabilecek bir sosyal kalkınma modeli olmak bir yana, gerçekte artık bir sosyal devletten söz edilemez.

İşçilerin mücadeleyle elde ettiği sosyal kazanımların ortadan kaldırılması Danimarka’nın 1) ABD ve NATO’nun emperyalist savaş politikalarına ve özellikle 2001’de Afganistan’ın işgali ve “terörle mücadele” adı altında savaş alanlarına dahil olmasının ve 2) aynı dönemde, Almanya başbakanı Merkel’in egemen olduğu Avrupa Birliği politikalarının benimsenmesi ve uygulanmasının bir parçası olarak söz konusu oldu.

Bu halk karşıtı gerici politikalar, kamu hizmetlerinin, vergiyle finanse edilen işsizlik, hastalık ve emeklilik vb. yardımların sınırlanmasını amaçlayan bir dizi sosyal kesinti anlamına geliyordu. Bu saldırılara, savaş karşıtı hareket, Danimarka’nın AB’den ayrılmasını hedefleyen hareketin canlanması, hastalık nedeniyle çalışamayan ve geçim olanaklarından mahrum bırakılan insanların ve özellikle kamu alanındaki emekçilerin mücadelesi gibi halk hareketlerinde ilerleme eşlik etti.

2017 başlarında özel sektör işçilerinin toplu iş sözleşmeleri sırasında, başta inşaat işçileri olmak üzere, işçilerin büyük bir kısmı sendika liderlerinin berbat tekliflerini reddetti ve sosyal demokrat sendika önderlerini de hedef alan bir dizi grev eylemine gitti. Bu hareket, kamu sektöründe 2018 başlarına dek sürecek olan TİS müzakereleri boyunca bu hoşnutsuzluğu örgütlemeye devam edecek.

SİYASAL SİSTEMİN DERİNLEŞEN KRİZİ

Ülkenin ana burjuva partisi Venstre’nin Lars Løkke Rasmussen liderliğindeki hükümeti Haziran 2015’ten bu yana kurulan ikinci hükümet. Üç parti koalisyonundan oluşan hükümet, parlamentoda çoğunluğu sağlamak için (Fransız Ulusal Cephe ve Alman AfD ayarında olan) Danimarka Halk Partisi’ne dayanıyor.

İşveren örgütlerinin sözcüsü durumunda olan hükümet, vergi reformlarıyla zenginlerden yana ve yeni sosyal kesintiler yoluyla işçi karşıtı saldırgan bir politika yürütüyor, halkın tepkisini çekiyor. Yabancı düşmanı Danimarka Halk Partisi hükümete katılmaya hazırlanıyor. Halkın parlamenter sisteme ve farklı renklerdeki burjuva hükümetlere güveni giderek azalıyor. Bu durum oylardaki dalgalanmalara ve partilerin istikrarsızlığına da yansıyor.

KIZIL-YEŞİL İTTİFAK, AB’YE KARŞI HALK HAREKETİ VE DANİMARKA SOLU

Kızıl-Yeşil İttifak’ eski Sovyet revizyonist, yeni sol, Maoist ve Troçkist örgütler tarafından kurulan reformist sol bir partidir. NATO’ya karşı olduklarını ve Danimarka’nın AB’den ayrılması gerektiğini savunuyorlar. Parlamentodaki en sol grup olarak görülen bu parti, neo-liberal politikalara ve savaşa karşı duruşları dolayısıyla her seçimde oylarını artırarak güçlenmişlerdir.

Kızıl-Yeşil İttifak’ bugün bir örgütler koalisyonu değil, Danimarka’da sol güçlerin büyük bir kesimini içinde barındıran ve oyların %10’unu alan bir partidir. ‘Kızıl-Yeşil İttifak’ aynı zamanda, Gregor Gysi’nin sözcülüğünü yaptığı ve ana hedefi “AB’nin kurtarılması ve iyileştirilmesi” olan ‘Avrupa Sol Partisi’nin üyesidir.

İttifak, ‘AB’ye Karşı Halk Hareketi’ (Folkebevægelsen mod EU) adlı halk cephesinin de üyesiydi. Bu geniş tabanlı hareket Danimarka seçimlerine katılmasa da AB Parlamentosu’nda temsil ediliyor. Danimarka İşçileri Komünist Partisi (APK), revizyonist ‘komünist’ partiler ve bir grup küçük burjuva demokratik partiler de bu hareket içinde yer alıyor.

Kızıl-Yeşil İttifak’ 2 Haziran 2019’da yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimlerine bağımsız olarak girme kararı aldı. Halk Hareketi geniş tabanlı, partilere dayanmayan karakterini vurgulayarak Danimarka içerisinde AB’ye karşı hareketi en geniş biçimde temsil etme çabasıyla İttifak ile ilişkilerini gevşetiyor.

Helle Thorning-Schmidt hükümetlerine destek çıktığı dönemlerde İttifak’tan beklenti yüksekti. Fakat herhangi bir taviz veya sonuç almaksızın savaş yanlısı, neoliberal hükümete destek sunması taraftarları arasında hayal kırıklığına yol açtı. Desteği azaldı ve kriz içindeki sosyal demokrasiye stratejik destek veren parti çok sayıda üye kaybetti.

Danimarka’da üç revizyonist ‘komünist’ parti var. DKP (Danimarka Komünist Partisi) Kızıl-Yeşil İttifak içerisinde neredeyse tamamen erimiş durumda. Diğeri, İttifak’ın sözcülüğünü de yapan günlük Arbejderen’in editörlüğünü içeren KP’dir (Komünist Parti). Üçüncüsü ise eski DKP’deki sıkı sovyet revizyonist grup KPiD’dir (Danimarka’nın Komünist Partisi). Bu iki parti 2018’in ilk yarısında tek partide birleşeceklerini açıkladılar. Bu birleşme ülkede hangi örgütlerin komünist olduğu konusunda devrimci ve sol güçler arasında var olan kafa karışıklığını azaltmaya, Marksizm-Leninizm ile günümüz revizyonizmi arasına belirgin ayrım çizgileri çekilmesine hizmet edecektir.

 APK: SINIF MÜCADELESİ, KİTLE AJİTASYONU VE PROPAGANDA

APK ilke olarak sınıf ve kitle mücadeleleri ve hareketlerindeki gelişmeler içinde yerini alıyor. NATO’dan çıkılması talebine geniş çaplı destek sağlanmasına ve Danimarka’nın emperyalist savaşlar ve silahlanma içinde aldığı rolün –yeni Amerikan F35 jetlerinin alınması örneğinde olduğu gibi– sona ermesi talebine yoğunlaşarak savaş karşıtı harekete ve AB’ye ve Merkel ile Makron’un kısa sürede bir ‘Avrupa Birleşik Devletleri’ kurma çabalarına karşı mücadeleye özel önem verdi. Neo-liberal reformlardan büyük zarar gören işsizlerin kitle hareketi ve eyleminin örgütlenmesine destek olduk. Bu sosyal demokrat sendikaların çoğunun bugüne kadar desteğini esirgediği bir mücadeledir.

APK’nin bu geniş hareket ve mücadeleler içerisinde etkinliği artmakla birlikte, sendikalar içerisinde ciddi bir etkisinden hala söz edilemez. Fakat kitle mücadelelerine sürekli ve tutarlı katılımı, parti standları ve partinin günlük ajitasyon ve propagandasının artan etkisi parti sempatizan ve takipçilerinin sayısını ve sol üzerinde –özellikle Kızıl-Yeşil İttifak’ın oportünist ve revizyonist yaklaşımının çoğu kişi tarafından anlaşıldığı koşullarda– etkisini artırmıştır. Savaşa, AB’ye, işçi ve halk karşıtı neo-liberal saldırılara karşı gerçek, geniş bir cephe kurulması, parlamenter politikalara umut bağlanmaması yönünde çağrılarımızın daha iyi anlaşılması, örgütsel gelişme göstermemizi sağlamıştır. Çizgimiz, revizyonist ve oportünistlerin eylemsiz sosyal söylemleri karşısında dikkat çekmiş, bazı eski taraftarlarının bize yönelmesine yol açmıştır.

Partinin en önemli çalışmalarından biri ajitasyon ve propagandasının geliştirilmesidir. Uzun yıllar ‘Mücadele edenler için haberler’ adıyla (kpnet.dk) her gün güncellenen ve facebook sayfası da olan internet sitesine yoğunlaştık. Bu siteye her gün haber ve yorum yazıları yazıyor, ama aynı zamanda Danimarkalı işçi ve devrimcilerin mücadelesini ilgilendiren sorunlara ilişkin burjuva ve ilerici medyadan linkler de paylaşıyoruz. Bu site emekçi ve genç aktivistler arasında yaygın olarak biliniyor ve okunuyor.

Diğer propaganda araçlarımızı da geliştiriyoruz. Bugün şekillenmekte olan hareketler içerisinde Marksist-Leninist teorinin yayılması gerekliliği belirgindir; devrimci teoriye ilgi giderek artıyor. Oportünizm, sol reformizm, Troçkizm ve modern revizyonizme karşı mücadeleyi güçlendirmek gerekiyor. Bu amaçla ‘Komünist Politika – Birlik ve Mücadele’ adlı üç aylık bir teorik dergi çıkarmaya kararı aldık. Partimiz ve diğer ilericilerin yazı ve makalelerin yanı sıra, CIPOML’nin yayın organı ‘Birlik ve Mücadele’den çeviriler olacak.

Ekim Devrimi’nin 100. yıldönümü nedeniyle ilk sayıda Birlik ve Mücadele’nin özel sayısından makaleler yer alacak. Aynı zamanda aylık yayınımız Komünist Politika’nın (Kommunistisk Politik) baskısını durduruyoruz. Abonelerimiz teorik dergiye yönlendirilecek. Günlük haber sitesinin gelişmesiyle basılı dergiye ilgi azalmıştı.

Bu süreçte ayrıca Parti sitesi de dahil olmak üzere bazı internet sitelerimizi 100. yıl kutlamaları için yeniliyoruz.

PARTİNİN İNŞASI

Sınıf mücadelesinde yer almak ve ona önderlik etmek, partinin kuruluşunun, üyelerin eğitiminin ve özellikle mücadeleci kesimlerden yeni üye ve aktivistlerin kazanılmasının ana dayanağıdır. 2016 yazından bu yana, partinin aktif olduğu her alanda, parti üyesi olmayan sempatizanlar ve destekçiler arasında, partimizin teori ve politikasını, üyelerimiz önderliğinde sistematik bir biçimde irdelemek için Marksist-Leninist eğitim grupları kurduk. Bu gruplar, eğitim ve tartışma etkinliklerinin yanı sıra, kitle hareketlerinden aktivistlerle ortak çalışmaları ve emekçi mücadeleleriyle parti arasında ilişkileri de geliştirmek üzere birlikte hareket ediyor. Bu da partimizin artan etkinliğinin ve örgütsel güçlenişinin ifadesi.

Bütün parti örgütlerinde Marksizm-Leninizmin derin ve detaylı bir şekilde incelenmesi çalışması da yoğunluk kazandı.

Bu gruplar partiye üye kazanmanın en önemli aygıtıdır; aynı zamanda partinin inşasında iki önemli görevin yerine getirilmesine destek olur: partinin gençleşmesi ve sosyal bileşiminin emekçilerin katılımıyla güçlenmesi.

Parti üyeleri arasında en yaşlı (ve en geniş) kesim artık emek piyasasından emekli oluyor; parti çalışmalarına katkıları devam etmekle birlikte, parti içerisinde birçok alanda yeni lider ve kadrolar görevi devralmak zorunda. Bu parti için öncelikli bir görev. Bu amaçla 25-40 yaş arası parti üyesi ve sempatizanı yoldaşlara yönelik inisiyatifler geliştirdik. Özel gruplar kurarak bu sorunlara yönelik ülke çapında bir seminer düzenledik.

Çalışmamız 25, hatta 30 yaş altı gençler arasında hala yeterince etkin değil, fakat gelişme kaydediliyor ve partinin genel olarak güçlenmesi ve genç parti kuşaklarına yönelik özel çalışmalar sayesinde yeni olanaklar açılıyor.

Neredeyse erkeklerle eşit oranda emek piyasasında yer alan ve daha da eğitimli olan kadın emekçiler, sınıf mücadelesinde, özellikle kamu sektöründe ve iş kayıpları ve sosyal kesintilerle mücadele alanlarında çok önemli ve giderek daha belirgin bir rol oynuyor. Parti bunun farkında olarak, hem kadınların sınıf mücadelesinde aktif rol almaları hem de pratik sorunların çözülmesi yolunda çalışmalara devam ediyor. Buna bağlı olarak partinin her seviyesinde kadınlar liderliğe teşvik ediliyor. Eşitlik mücadelesinde, önceki kazanımların geriye gittiği bir dönemde partiyi, kadınıyla erkeğiyle işçi sınıfının öncü partisi olarak geliştirmemiz önemli.

Partimiz, uluslararası Marksist-Leninist hareket CIPOML’nin üyesi ve Danimarka Marksist-Leninist Komünist Parti olarak imajını sistematik olarak ilerletme çalışmalarını sürdürüyor. Proletarya enternasyonalizmini ve partilerimizin gerçek komünist karakterini temsil eden bu ‘çifte kimlik’ üyelerimizin ve sempatizanlarımızın ufkunu genişletiyor, uluslararası devrimci hareketin ve dünya çapında devrimci gelişmelerin bir parçası olmanın gururunu yaşatıyor.

CIPOML’in bütün açıklama ve kararları tercüme edilerek yayınlanıyor; aynı zamanda kardeş partilerimizin ülkelerindeki gelişmelere yönelik açıklama ve iletilerini de çevirip paylaşıyoruz. Birlik ve Mücadele’de yayınlanan yazıları da daha fazla çevirip yeni teorik dergimizin içeriği olarak yayınlayacağız.

Uluslararası mücadelede işçi sınıfını ve gençliği Marksizm-Leninizme kazanma açısından CIPOML, onun belgeleri ve Birlik ve Mücadele’nin önemini vurgulamak isteriz. Bunlar, Danimarka sınıf mücadelesi üzerinde etkide bulunan günümüz uluslararası oportünist, reformist ve revizyonist akımlarına (Avrupa Sol Partisi ve revizyonist KKE gibi) karşı mücadelede önem taşıyor.

Sonuç olarak, APK’nin etki, faaliyet, sempatizan ve üyelik bakımından gelişerek güçlendiğini söyleyebiliriz. Dramatik ve muazzam bir şekilde olmasa da son yıllarda yavaş yavaş, bölge bölge, önem ve etki alanını genişleterek gerçekleşen bir ilerleme bu. Kızıl-Yeşil İttifak’ın oportunist çizgisi, onun destekçilerinin başarısızlığı ve revizyonist ‘komünistler’in zayıflaması APK’ye yeni olanaklar sunuyor. Bunlardan yararlanacağımız kuşkusuzdur.

* Danimarka İşçileri Komünist Partisi’nin (APK) CIPOML 2017 Konferansına sunduğu rapordur (30 Eylül 2017).