Metin Akarsu
Evrensel Basım Yayın’ın KHK kararı ile kapatılmadan hemen önce çıkardığı son kitaplardan birisi de Diyalektik Yöntem ve Materyalizm isimli felsefi kitap. 152 sayfalık kitabın felsefe ve özellikle diyalektik, materyalizm gibi konularda derinlemesine okuma yapmak isteyenler için oldukça yararlı bir başvuru kitabı olabileceği söylenebilir.
Kitap Paul Labérenne, René Maublanc, Georges Friedmann, Jean Baby’nin yazdığı 4 farklı makaleden oluşuyor. Aslında kitabı okuduğunuzda bunların makale değil bir sempozyumda birbiri ardına yapılmış sunumlar olduğunu anlıyorsunuz. O yüzden 4 farklı makalede yazıldığı tarihteki tartışmalar ve diyalektik yönteme ilişkin ithamlara cevap verirken aynı zamanda bir bütünün farklı parçalarını ele alıyorlar.
HEGEL VE MARX
René Maublanc’ın Hegel ve Marx’ı kitabın ilk makalesi. Makale adeta hem kitaba hem de diyalektik yönteme giriş görevi görüyor. Platon ve Aristotales’in mantık yöntemleri arasındaki tartışmalar ile başlayan ardından Kant’a ve sonra da Hegel’deki diyalektik anlayışa kadar devam eden makalenin başlangıcı bize diyalektik yöntemin tarihte nasıl bir aşama kaydettiği hakkında bilgiler veriyor. Yine burada, saydığımız düşünürlerin eserlerinden bolca örnek ve alıntı olması, konu hakkında daha derin okuma yapmak isteyenler için önemli bir detay durumunda. İlk makalede adından da anlaşılacağı üzere Hegel’in diyalektik yöntemi ayrıntılarıyla ele alınıyor. Okuyucu Hegel’in yöntemi, tez, anti-tez, sentez ve mantık kategorileri, sınıflandırmaları hakkında temel unsurları bulabilir.Hegel’e dair örnekler Varlık kavramının tanımlanması ve karşıtını yaratması ile başlayıp (Varlık sadece Var olmayan fikri ile kavranabilir), somuttan soyuta geçişte imgeleme yöntemi ve bu yöntemde barındırdığı kimi keyfilikler, Hegel’in üç aşamalı şemaları (Saf ide, Dünya, Tin ya da Mantık, Doğa Felsefesi, Tin Felsefesi gibi) ile devam ediyor.
Hegel’in diyalektik yönteminde uzunca bir süre durduktan sonra, yazar, bu sefer Marx ve Engels’in Hegel’in diyalektik yöntemine dair eleştirilerini ve Marx’ın Hegel’in diyalektiğini nasıl ‘ayakları üzerine oturttuğunu’ aktarıyor. Burada sorun asıl olarak Hegel’in diyalektik yöntemini idealist bir doğa anlayışı ile tamamlamasıdır. Engels’in Ludwig Feurbach ve Klasik Alman Felsefesi’nde bu eleştiri şöyle ifade edilmiştir:
“Hegel’de doğa, fikrin basit ‘elden çıkarılması’ olarak, zaman içinde gelişmeye değil, sadece çeşitliliğini mekan içinde yaymaya elverişlidir; öyle ki, içerdiği bütün gelişme derecelerini aynı zamanda ve yan yana sergiler ve ilelebet aynı süreçleri yinelemeye mahkumdur. Ve bu mekan içinde, fakat zaman –her türlü gelişmenin temel koşulu- dışında gelişme saçmalığını Hegel, tam da jeoloji, embriyoloji, bitki, hayvan fizyolojisinin, organik kimyanın gelişmekte olduğu ve bu yeni bilimler temelinde her yerde, daha sonraki evrim teorisinin dahiyane önsezilerinin ortaya çıktığı bir zamanda doğaya dayatır.”[1]
Marx ise Kapital’de şunları söylemiştir:
“Benim diyalektik yöntemim, temelinde, Hegelci diyalektik yöntemden yalnızca farklı değil, onun doğrudan karşıtıdır. Hegel için idea adı altında bağımsız bir özneye bile dönüştürdüğü düşünme süreci, bu sürecin sadece dış görünüşünü oluşturan gerçekliğin demiurgosudur. Bendeyse tam tersine düşünsel olan, maddi olanın insan kafasına yerleştirilmiş ve tercüme edilmiş biçiminden başka bir şey değildir.”[2]
Kitabın ikinci yazısı olan Paul Labérenne’nin Diyalektik Materyalizm ve Bilim makalesi, Marx öncesi mekanik materyalizme dönük eleştirilerle başlıyor. Dönemin bilimsel gelişmeleriyle diyalektik materyalizmin temelinin güçlendiğine dair örnekler veriliyor. Yine Marx ve Engels sonrası yaşanan bilimsel gelişmeler ve bu gelişmeler ile Diyalektik yöntemin nasıl daha sağlam temellere oturduğu da bu bölümde işlenen konulardan. Örneğin Marx ve Engels hatta Lenin’in diyalektik yöntem ve materyalizm üzerine yazdığı eserlerden sonra ortaya çıkan Einstein’in görecelilik kuramı gibi daha çok yakın tarihimize ait bilimsel gelişmelere dair de tartışmalar olduğunu belirtelim.
Makalede aynı zamanda SSCB’deki bilimsel gelişmelere ve bunların ortaya çıkmasında diyalektik materyalist yöntemin önemine de vurgu yapılıyor. Botanik, Biyoloji, Fizik ve Matematik alanlarında çalışma yapan Sovyet Bilim adamlarının çalışmalarının yanında diyalektik yöntemi tahrif etmeye yönelik kimi eğilimler de yine SSCB’de verilen mücadeleler üzerinden anlatılıyor. Yazının başında dört farklı makalenin birbirini tamamlayan makaleler olduğuna değinilmişti. İkinci makalede yazar bir yandan diyalektik materyalizm ve bilim arasındaki ilişkiyi irdelerken diğer yandan da üçüncü makalenin konusu olan tarihsel materyalizm ve karşılıklı eyleme küçük bir giriş yapıyor:
“diyalektik materyalizm [kaba materyalizm gibi] artık durağan değil, hareketlidir; çünkü bilinç fenomenlerine ve iradesine etkin bir önem tanır; çünkü mekanizmi inkar eder. İnsan bilgisinin tamamını, değişik disiplinlerin basit bir üst üste konması olarak değil, daimi bir evrim içindeki bütün olarak tahayyül ettiğinden emprisizme, İngiliz fenomenalizmine de – ve aynı zamanda bunlara bağlanabilecek pozitivizme- karşı çıkar…”[3]
KARŞILIKLI EYLEM
Georges Friedmann Tarihsel Materyalizm ve Karşılıklı Eylembaşlıklı makalesinde; Kant, Spinoza, Descartes, Schelling, Fichte’nin çalışmaları ve Hegel’in diyalektik yönteminin gelişmesinde etkili olan düşünceleri, Hegel’in diyalektiği ile öncesi arasındaki farkı ele alıyor:
“Descartes’ten itibaren 19. yüzyılın sonuna kadar ağır basan mekanist fizikte, hatta Spinoza’nın monizminde determinizm, A’nın B’nin nedeni olduğunu, B’nin de sırası geldiğinde C’nin nedeni olacağını ortaya koyar. Öyle ki, bu nedensel seriler sonsuz bir şebeke içinde birbirlerine karışırlar ve öngörülemeyen kesişme noktaları bizim tarafımızdan ‘tesadüf’ veya ‘kaza’ olarak nitelenir. Hegel’inki gibi gerçekliğin diyalektik anlayışında, A,B’nin nedenidir; ama B,aynı zamanda A ile çatışır ve A’ya tepki verir. Karşılıklı eylemin ortak bir sonucu vardır: ‘yadsımanın yadsınması’; hem A hem B’nin aşılması ve yeni bir düzlemde sentez olan C. Bunu dikkate alarak, A, B’nin nedenidir kadar B de A’nın nedenidir de denilebilir.”[4]
Hegel’de görülen bu karşılıklı eylem, gerçekliğin bütün ögelerinin karşılıklı bağımlılığının dinamik görünüşü, Marx ve Engels’in diyalektik materyalizminin temel eksenlerinden birini oluşturur. Fakat bu diyalektik yöntem aynı zamanda materyalist tarih anlayışı ile tamamlanır. Bu ise Marx ve Engels’in sürekli olarak üretim ilişkilerinin rolüne yaptıkları vurgudadır. Marx ve Engels’e göre toplumda insanları ilk olarak birleştiren ilişkiler, biçimleri ne olursa olsun en başta beslenme, giyinme, barınma zorunluluğuyla belirlenmiş maddi ilişkilerdir. Bu temel ilişkiler üretim ilişkileri olarak adlandırılır. İnsan, Marx ve Engels’te kendilerinden önce gelen ideologlar gibi soyut ve yalıtılmış değil her zaman için içinde yaşadığı toplum ile birlikte değerlendirilir. Ve insan hiçbir tarihte toplumdan yalıtılmış değilse, değişmez de değildir. Aksine aralıksız bir dönüşüm geçirir. İşte bu dönüşümün temelinde de toplum birbiri ile ilişkiye girdiği ilk biçim olan üretim ilişkileri bulunur. Bu üretim ilişkileri bir kez yerleştiğinde ve toplumu etkilediğinde diyalektiğin yasaları gereği toplumda hareketsiz ve değişmez kalmaz. Toplumda, üretim ilişkileri ve onların oluşturduğu üst yapılara etkide bulunur. Toplumsal yaşamda da karşılıklı eylem ilkesi hayata geçmiş olur.
Kitabın bu bölümünde bir diğer önemli konu; diyalektik materyalizmde karşılıklı eylemin kendisine yöneltilen mekanik eleştirilere karşı bir kez daha, bu sefer toplumsal alanda kendisini göstermesidir. Bu toplumsal ve tarihsel süreçlerdeki insanın rolüne ilişkin yaklaşımla açıklanır. Yazar önce Marx’ın “Feurbach üzerine tezler”inden şu alıntıyı yapar:
“İnsanların koşulların ve eğitimlerin ürünleri olduğu ve dolayısıyla değişmiş insanların başka koşulların ve değişmiş eğitimin ürünleri olduğu materyalist öğretisi, koşulları değiştirenlerin insanlar olduğunu ve bizzat eğitilmesi gerektiğini unutur”[5]
Bu alıntının ardından ise şu satırlar gelir; “Beşeri eylem tarafından tarihsel şartlar değiştirilebilir. İşte bu temel tez olmaksızın şimdiki devirde, sınıfın bilinçli eylemi, proletaryanın devrimci enerjisi kavranılamaz olur.”[6]Kitabın ilerleyen bölümlerinde insanın rolü üzerine tartışmalar devam ederken Marx ve Engels’in ‘Neden ve Neden olmak’ ifadeleri yerine ‘Koşul, koşullamak’ ifadelerini kullanmasının nedenleri anlatılır. “Tez, Anti-Tez’in nedeni değildir. Her şeyden önce Tez eylemin gerçekleşebileceği hudutları ve koşulları koyar. İktisadi şartlar, üretim ilişkileri ve bunlardan doğan toplumsal ilişkiler, kapitalist toplumun iç çelişkilerinin derinleştiği anda üretici güçlerin ayaklanmasını her yönüyle açıklamaz.”7
Özellikle kitabın bu bölümünde yapılan tartışmalar tarihsel materyalizmin günümüzde de devam eden bir kısım ‘anlaşılamama’ ya da ‘yanlış anlaşılmaları’ için de önemli cevaplar vermekte.
“Tarihsel Materyalizm” makalesinde Jean Baby, diyalektik yöntem ve tarihsel materyalizme dair bütünlüklü bir bakış açısı sağlamaya yönelmiş. Bu bölümde üretim ilişkileri ve iş bölümü; yine aynı şekilde üretim ve ihtiyaçlar, beşeri evrim, tarihsel evrimin diyalektik niteliği gibi konular üzerinde duruluyor.
Yine bu bölümde de tarihsel materyalist yöntemde insanın rolüne yapılan vurgu önemli bir yer tutuyor. Yazar Marx ve Engels’te toplumu oluşturan ilişkileri ve tarihin kendilerine kadar olan dönemde nasıl yanlış ele alındığını açıklıyor. “iktidar için savaşmadan, siyasetle, dinle, felsefeyle, uğraşmadan önce; insanların yediği, içtiği, barındığı, giyindiği ve çalışmak zorunda olduğu sarih olgu, nihayet tarih nezdinde de kabul görmüştür”8 makalenin ilerleyen kısımlarında ise Marx ve Engels’te beşeri eylemlerin tesadüfi görünüşü ve toplumsal yasalara tabi olup olmayacağı tartışılır.
Diyalektik ve tarihsel materyalizmin yöntemi hakkında bütünlüklü bir şema sunan makale aynı zamanda yine Marksizme yönelen kimi eleştirilere de cevap vermeyi ihmal etmiyor.
“Diyalektik Yöntem ve Materyalizm” hem ilerleyişi hem de konuları ele alışı bakımından, başta da söylediğimiz gibi daha derinlemesine bir okuma yapmak isteyenleri teşvik edecek bir kitap. Dilinin bir felsefe kitabı için oldukça anlaşılır ve sade olduğunu da söylenebilir.
Kitap hakkında ufak bir dipnot da çevirisi için verilebilir. Çevirmen, kitapta yer alan Marx, Engels ve Lenin’in alıntılarını, başkaca Türkçe çeviriler ile karşılaştırmayı da ihmal etmemiş. Böylece Türkçe çevirilerde yer alan kimi yanlışları ya da eklemeleri düzeltiyor. Kitabın dipnotlarındaki bu tür ufak değişiklik ve uyarılar oldukça yararlı oluyor.
[1]Engels, Friedrich, Ludwig Feuerbach ve Klasik Alman Felsefesinin Sonu’ndan aktaranMaublanc, René (2016) Hegel ve Marx, Diyalektik Yöntem ve Materyalizm içinde, Çeviren: Barkın Asal, İstanbul: Evrensel Basım Yayın, sf. 33
[2] Marx, Karl, Kapital’den aktaran Maublanc, Hegel ve Marx, sf. 43
[3]Labérenne, Paul (2016) Diyalektik Materyalizm ve Bilim, Diyalektik Yöntem ve Materyalizm içinde, Çeviren: Barkın Asal, İstanbul: Evrensel Basım Yayın, sf. 73
[4]Friedmann, Georges (2016) Tarihsel Materyalizm ve Karşılıklı Eylem, Diyalektik Yöntem ve Materyalizm içinde, Çeviren: Barkın Asal, İstanbul: Evrensel Basım Yayın, sf. 101
[5] Marx’tan aktaran Friedmann, Tarihsel Materyalizm ve Karşılıklı Eylem, sf. 104
[6] Friedmann, Tarihsel Materyalizm ve Karşılıklı Eylem, sf. 104
7 Friedmann, Tarihsel Materyalizm ve Karşılıklı Eylem, sf. 108